Kur’an tefekkür ederek, düşünerek ağır ağır okunmalıdır. Sayfaları biran önce bitireceğim diye hızlı bir okuma şeklinden uzak durulmalıdır. Kur’an okumaya başlarken zihin dünyamızın başka şeylerle meşgul olmaması için önce Allaha sığınmak gerekmektedir.
“Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” (Nahl- 98)
“Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Bakara-121)
“Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik.” (İsra 106)
“Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. Yahut buna biraz ekle. Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.” (Müzemmil 2-4) Yani, çok hızlı okumayın, yavaş yavaş ve kelime kelime okuyun. Her bir ayet üzerinde durun ki zihninizde ilahi kelamın manası ve espirisi iyice yerleşsin ve muhtevası size tesir etsin. Kur’an’ı okumak sadece kelimeleri telaffuz etmek değildir. Onun üzerinde tefekkür etmek gerekir. Tertil, acele etmeden, dura dura, usulüne uygun ve anlayarak okumak demektir. Peygamber (sav), Kur’an’ın baştan sona çok kısa bir sürede hatmedilmesini uygun görmemiştir.
“Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.” (Enfal 2-4)
“Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir.” (Zümer 23)
“Biz onu (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu ve onu peyderpey indirdik.” (İsra 105-106)
Abdullah bin Mes’ud şöyle der: ”Kur’an’ı kum saçar gibi saçmayın. Şiir okur gibi hızlı hızlı okuyup geçmeyin. Harikaları karşısında durun ve onunla kalpleri harekete geçirin. Sizden hiçbirinizin amacı surenin sonuna gelmek olmasın” (İbn Kesir, Tefsir 14/8163 den Kuran ve Hayat s. 99)
Peygamber Efendimiz (SAV) ibadetlerin feyz ve bereketinden yoksun olarak amel edenlerin görünüş itibari ile çok güzel ve imrenilecek şekilde hareket ettikleri halde ibadetlerin tesirinin kendilerine sirayet etmediğini şöyle haber vermektedir:
“Sizin içinizde öyle zümreler türeyecektir ki, siz, onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, onların oruçlarının yanında kendi oruçlarınızı, onların iyi işleri yanında kendi salih amellerinizi küçük göreceksiniz. Onlar Kur’an da okuyacaklar. Fakat Kur’an (ın feyzi) onların hançerelerini geçmeyecek. Onlar, okun avdan (delip) çıktığı gibi dinden çıkacaklar” (Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih 11/247)
Peygamber Efendimiz Kur’an okuyan mü’mini çok güzel bir teşbihle şöyle anlatmıştır; Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kur'ân okuyan mü'minin misâli portakal gibidir. Kokusu güzel tadı hoştur. Kur'ân okumayan mü'minin misâli hurma gibidir. Tadı hoştur fakat kokusu yoktur. Kur'ân'ı okuyan fâcir misâli reyhan otu gibidir. Kokusu güzeldir, tadı acıdır. Kur'an okumayan fâcirin misali Ebu Cehil karpuzu gibidir, tadı acıdır, kokusu da yoktur." (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizi, Nesâî, İbun Mâce)