KURBAĞA MİSALİ...

Nereden başlasam nasıl başlasam bilemiyorum. İnsan bu dünyaya gelirken anne-babasını kardeşlerini seçemiyor maalesef.

Henüz 7 yaşındasınız, arkadaşlarınızla neşe içinde oyun oynayıp gökyüzünde uçan kuşları çiçekleri çizmeniz gerekirken(!) canlı canlı yaşadığınız istismarı çiziyorsunuz! Buna yürek dayanır mı?!

Türkiye gündemine düşen 7 ve 10 yaşındaki iki kardeşin cinsel istismara uğradığı vahşetin vehametini yazmaya mürekkep yetmez tabi.

Bir uzman diyor ki: “22 yıldır çocukların resimlerini analiz ediyorum. On binlerce travma yaşamış çocuk resmi gördüm. Vallahi de billahi böyle bir resim görmedim!”

Şu gerçeği kabul edelim artık; kadın bedeni cazip gelmiyor bir çocuk bedeni kadar! Kur'an'daki “nesli ifsad edecekler” ayeti gerçekleşti. İnsanlar artık cinsellikle sınır tanımıyor, tatmin olmuyor!

Türkiye'de 170 binin üzerinde kayıp çocuk var ve kaçırılma vakaları 3 kat artmış durumda maalesef..

Toplumun sağcısından solcusuna herkesin hassas olduğu konuda, hakimin “ öz anne-üvey babayı serbest bırakma” kararına herkes ayağa kalktı! Neden bırakıldı hala meçhul.

Peki, nasıl bu hale geldik?

Bana göre ülkenin en önemli sorunlarından bir tanesi, değişmeyen zihniyet ve yetiştiremediğimiz çocuklar..

Herkesin evlenme zorunluluğu olmamalı. Evlenme olgunluğuna, sorumluluk bilincine ulaşmış insanlar evlensinler bırakın. Çocuk yetiştirme yetkinliğine, bilgisine, donanımına sahip olmayan insanlar da çocuk doğurmasın bi zahmet!

Her yerde bas bas bağırıp “en az 3 çocuk yapın” demekle olmuyor bu işler. Bazı örf kültür ananelere göre, İslam'ı kullanarak Peygamber Efendimiz’in sav “ Vedud (Çok seven) ve velud(çok doğuran) olan kadınla evlenin. Zira ben diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim.” hadisi şerifini rehber edinip taşıyamayacakları yükün altına giren müslümanlar da var.

Ya hu bu çocukların madden, mânen, bedenen, zihnen, ruhen geliştirebilecek misin? Yetiştirilebilecek misin? Bu sorumlulukların altından kalkabilecek misin? Günümüzde artık geçim çok da kolay değil! Buna rağmen vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirilebilecek misin?

Bilirsiniz, eğer bir kurbağayı kaynayan bir tencereye atarsanız, hemen refleks gösterip zıplar ve kurtulur.

Ancak soğuk su dolu tencereye koyup yavaş yavaş ısıtırsanız, kurbağa adapte olmak için kendi vücut ısısını da artırır. Su ısındıkça gevşer, rahatlar. Ancak ona iyilikmiş gibi görünen bu rahatlık onun sonu olur. Çünkü sürekli kaynayan su artık yakıcı seviyeye geldiğinde kurbağa zıplayıp kurtulmak istese de artık çok geçtir.

Bacak refleksleri çalışamaz hale gelmiştir. Gerçeği görmüştür ama artık yapacak hiçbir şeyi kalmamıştır. Kaynar suyun içinde patlayarak ölür..

Bu misali nefsimize uyarlayacak olursak; çevremizde bize dayatılan ve empoze edilmeye çalışılan o kadar çok algı var ki.

Bugün bu gerçeklere "komplo teorisi ama moralim bozuluyor, elden ne gelir" diyerek gözlerimizi kapatırsak, teknolojinin fıtratımıza uymayan yeniliklerine bedenimizi ve bilinçaltımızı kullandırırsak kademe kademe ilerler ve en sonunda "anormal olanı, normalmiş” gibi algılamaya başlarız. Ve sonumuz kurbağadan farklı olmaz.

Son olarak; sokakların haline ve medyaya bakınca bir kez daha anlıyoruz ki, bir babanın çocuklarının kursağından HELAL LOKMA geçirip, güzel ahlâkı hâl edinip yaşayarak göstereceği sonra da miras olarak bırakacağı en güzel servet ‘EDEP’tir.

Rabbim atalarımızdan, anne babamızdan gelen; ne kadar ah, beddua, lanet, kul hakkı varsa hepsini bağışlasın. Bilinçli şuurlu evlatlar yetiştirebilmemiz duasıyla.