MARŞAL YARDIMI VE TÜRKİYE
MARŞAL YARDIMI VE TÜRKİYE- Abdurrahman KUTLU- Yeni Meram Gazetesi
Marshall (Marşal) planı, II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye ve Yunanistan’ın da içinde bulunduğu 16 ülkeye, Truman Doktrini gereği yapılacak yardım programıdır. Plan Amerika Dışişleri Bakanı George Marshall tarafından oluşturulmuştur. Planın Türk-Amerika ilişkilerinin yönünden önemli bir yeri vardır. II. Dünya Savaşı sonlarında Sovyetler Birliği açıkça Türkiye‘den ; “Kars ve Ardahan’ı istemiş, Boğazlarda üs verilmesini ve Montrö sözleşmesinin zamana göre yeniden düzenlenmesini talep etmişti. Türkiye Sovyet tehdidine yalnız başına karşı koyamayacağını bildiği için, Batı Ülkelerinde destek arayışı içine girmişse de, savaşta bütün ülkeler büyük yıkıma uğradıkları için aradığı desteği bulamamıştır. Bu yıllarda Amerika’nın geliştirdiği politikalar gereği, Türk- Amerikan ilişkileri başka bir konuma gelerek devam etmiş, Marşal Yardımı da bu politika ile şekillenmiştir.
Marşal planının Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik, siyasi ve sosyal neticeleri olmuştur. Türkiye’ye Marşal yardımı 1948 yılında başlamış ve 1952 yılına kadar devam etmiştir. Her yönden yokluklar üzerine kurulan devletimiz; kıt kaynakları ile kalkınmaya, Osmanlı’dan kalan borçları ödemeye çalışırken, bir de savaşa girmemiş olsa da, her an savaşa hazır olma mecburiyeti ile, II. Dünya Savaşının getirdiği sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştı. Bu durum ülkeyi Marşal yardımlarına mecbur bırakmıştı. Büyük Atatürk, Cumhuriyetin kurulduğu günün ertesinde (30 Ekim 1923) Başbakan İsmet İnönü’ye yazdığı mektupta şöyle diyordu; “Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağa yüklediği bir görev bu. Özgür bir toplum oluşturmak, çağdaşlaşma idealini gerçekleştirmek zorundayız. Bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.” Türkiye 1948’den itibaren Marşal Planıyla dış kaynaklardan yararlanmaya başlamıştı. Bu durum, üretim ve gelir artışını hızlandırmıştı. Marşal yardımları daha ziyade, ziraat makinaları, araç gereçleri ve verilen krediler şeklinde olmuştu. Bununla beraber, Türkiye’nin Marşal yardımlarından uzun vadede olumlu ekonomik sonuçlar elde ettiğini söylemek mümkün değildir. Yardımlar kısa vadede Türkiye’ye ancak nefes aldırmıştır. Yapılan devalüasyon sonucunda, bir dolar 1,29 Türk Lirası iken 2,80 liraya çıkarılmıştı. Bu yolla savaştan sonra meydana gelen ihracat sıkıntılarının giderilmesi düşünülmüştü. Ancak devalüasyon, istenilen etkiyi göstermedi. Ekonomik gelişimi sağlayacak yatırımlar yapılmadı. Halkın alım gücü dikkate alınmadı. Devalüasyon, eldeki tarım ürünleri stokunun daha ucuz fiyattan satılmasına neden olmuştu. Diğer taraftan, Marşal Planı’nın dayattığı liberal ekonomik sistem, Türkiye’de sorun yaratan ana etkenlerden birisi olmuştur. Liberalizm anlayışıyla Türkiye, bazı alanlarda fazla ithalat yapmıştı. Örneğin, Marşal Yardımı ile 7 bin 449 traktör alınmışken, liberalleşme süreci sonunda 26 bin 146 traktör ithal edilmişti. 1950 yılında Demokrat Parti iktidara geldiğinde ilk olarak liberal ekonominin alanını genişleterek işe başlamış, bu kapsamda 1950’de Türkiye, yabancı ülkelerle olan ticaretini %60 oranında serbest bırakmıştı. Bu durum dış ticaret açığını giderek artırmıştı. Dış ticaret açığının önlenmesi adına 1958 yılında yeni bir devalüasyon zorunluluğu doğdu. Bir dolar 2,80 liradan 9 liraya çıkarıldı. Marshall Planı kredilerine rağmen, döviz sıkıntısı çekildi. Bu sıkıntıyı gidermek için çeşitli çözüm yolları aranmıştı. Türkiye bu dönemde Marşal Planının etkisiyle tarıma ağırlık vermiştir. Çünkü yapılan yardımların çoğunluğu tarıma yönelikti. Bu dönemde yeni fabrikalar açılmadığı gibi, önceden açılanların bazılarının da kapatılma yoluna gidilmişti. Bu şekilde ihracatta tarım sektörü önemli bir yer edinmeye başlamıştı. Bütün çabalara rağmen Türkiye borcunu ödeyecek kadar ihracat yapamamış, ihracatın düşük seviyede kalması dış ticarette borçların artmasına sebep olmuştur. Elbette merhum Menderes ve ekibinin iyi niyetinden, halkı fukaralıktan kurtarma çabalarından şüphe edilmez. Ancak bu dönemde, kalkınmada milli stratejik hedefler, milli ekonomi ve kalkınma modelleri belirlenmemiştir. Bu hedeflerin belirlenmemesinde Marşal Planın da uygun olmamasının rolü olduğu kesindir. Bu sebeple bu dönemde sağlıklı bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi mümkün olmamıştır. Marşal yardımları 1952 yılı başı itibariyle bitse de, Türkiye’ye yapılan ABD yardımları, askeri alanda ağırlıklı olarak devam etmiştir. ABD, komünizmin Ortadoğu’ya yayılmaması adına Türkiye’yi yanında tutmak istemiş ve sonraki yıllarda Türkiye’ye yardım kanalını kapatmamıştır. Ancak askeri yardım adı altında verilen malzemeler sonraki yıllarda çok tartışılmıştır.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.