İnsan; bir kentin ölçeğini oluşturan yegâne varlıktır. Kent, insanları bir ve beraber olmaya çağırır. Bir kentin ruhunu; orada yaşayan insanlar, kentin kimliğini yansıtan ise, mimari mekânlar, eserler ve meydanlar oluşturur.
Meydan; sadece sınırları çizilmiş bir mekândan ibaret değildir. Sosyal hayatın da tam merkezidir, bağlantı noktasıdır. Yürüdüğümüz sokaklar, gördüğümüz kent mekânları aklımıza buralarda kimler yaşadı sorusunu getirmez mi? İnsan; tarihini ancak kent belleğinde yer edinen yapıları inceleyerek, ona dokunarak, onu anımsayarak anlam kazandırır. Çünkü tarih, yaşanmışlık gerektirir.
Meydan; kent içerisinde toplanılan, buluşulan, merkezde insanların toplandığı ortam, hatta yer tarifinde kolaylık sağlayan bir alandır. Bunun yanında nefes alınan, savaşta ve barışta bir ve beraber olduğumuz alan ve kucaklayan bir yer ve kamusal alan olarak da tanımlanabilir.
Kentlerin yerleşim olarak türlü medeniyetlere ev sahipliği yapması; hepsinden bir mekân, bir yapıt, bir eser kalmasına neden olmuştur. Bunlardan en önemlisi de kentin kalbinin attığı “meydan” lardır. Kent meydanları tarihsel süreç içerisinde yaşadığı değişimlerle birlikte kent insanı tarafından farklı amaçlar için de kullanılmıştır.
Konya’da da Valilik binasının yer aldığı ve bedesten çarşısının sokaklarının da buluştuğu “Hükümet Meydanı”, merkezi bir önem taşımaktaydı. Meydanda; havuz, şadırvan, peyzaj, iş bankası, kitapların satıldığı dükkânlar ve bedestenden gelen dar sokakların açıldığı ortak mekân vardı. O meydanda esnaf-tüccar, şehirli-köylü, araçlar ve tarihi ticari doku iç içeydi. Gündelik hayatta koşuşturan insanlar, bedestende alışveriş yapanlar, mesleğini icra edenler bu meydanla bütünleşmişti. Tanışmalar, buluşmalar ve alışverişler bu meydanda yapılır; toplu taşıma araçlarının güzergâhları hep bu meydanın yanından geçmekteydi.
Toplumsal sınıf ayrımın henüz olmadığı o zamanlar, hükümet meydanında yöneticiler ve kentli insanlar bir arada hayatını paylaşmayı başarmıştı. Çıkarcı ilişkilerin olmadığı ve rant peşinde koşulmayan o zamanlarda meydan; buluştuğumuz, toplandığımız bir ve beraber olduğumuz ortak alandı. Hepimiz orada kentin tarihine dokunarak ve onu anlayıp yaşayarak sürdürülebilir bir hayat yaşayagelmiştik. Konya’nın tarih yazdığı alanlardan birisi de “Hükümet meydanı” idi.
Kamusal mekân, devletin ve milletin birliğini, dirliğini ve beraberliğini sağlarken; cami, türbe, bedesten vb. yapıtların yakınında olan meydanlar da sosyal hayatın hareketliliğini ve kültürel sürekliliğini sağlamaktadır. Çünkü kent olmak, yaşamak ve anlam kazanmak için süreklilik ister.
Tarihi süreçte o hükümet meydanı ve civarından geçtiğimde kentsel mekân kavramının ve kentin ruhunu kaybettiğimizi görüyoruz. Toplandığımız ve buluştuğumuz o meydan yok artık. Meydan yok oldu, kayboldu, yol oldu. Hatta altında çarşı oldu.
Hükümet meydanındaki geleneksel çarşı, yer üstünde alan bittiği ve yetmediği..! için yer altına taşındı. Sarraflar için yer altı çarşısı yapıldı. İki adet giriş kapısı ve üzerinde akmayan sözde şelale figürüne ne dersiniz.? Hava bacası da işin cabası oldu. Sonradan bu baca, Koruma Kurulu tarafından yıktırıldı. Peki şu anda yer altı çarşısına hava nereden ve nasıl alınıyor?
Başka bir sorun ise çarşı üzerinden tramvay ve araç yolu geçirildi. Kentin ana mekânı ve kimlikli tarihi yerleşimin ana omurgası, yaya ulaşımı bozularak alt-üst edildi.
Hükümet Meydanı meydan özelliği bozularak sözüm ona bulvara dönüştürüldü. Kent kültürü ve kimliği yok edilerek kültürel ve toplumsal ortak değerleri çürütüldü. Anlamsız sebeplerden dolayı kent meydanları, tarih boyunca kentlerimizin kimliğini ve kişiliğini ortaya koyan önemli bir kentsel yaşam odağı iken rant uğruna taşıt meydanları veya yeni ticari merkezlere dönüştürülerek özgün değerleri yok ediliyor.
Tarihi Kentsel Mekânın ruhu giderse o şehir ölmüş demektir. Hatta ölüdür. Şehrin tarihi dokusu onun kalbidir. Tarihi izler, anılar, kentsel ortak yaşantılar damarda akan kan gibidir. Bu nedenle toplumu yaşanmışlıklar yaşatır ve şehir kültürünü güçlü kılar...
Toplumsal özgün ve özgür duygular ve kahramanlıklar nesilden nesile tarihi izler sayesinde aktarılır. Geçmişin izleri bugün yaşatılabildiği ölçüde geçerlilik ve anlam kazanır…
Hükümet Meydanı yok olup gidince tüm yaşanmış ortak anılarla beraber kentin ruhu da kimliği de gitti.
Peki Amaç neydi? Unutuldu…
“Bir insan bilmiyorsa ne istediğini hem seni ziyan eder, hem de kendini.” Hz. Mevlâna
Selamlarımla…
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ