Konya
°C
Yeni Meram

MİSAL İDİK MESEL OLDUK

MİSAL İDİK MESEL OLDUK-Lütfi AYHAN-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
11.09.2024 00:24
10.09.2024 14:25
2
1464
ABONE OL

Geçen haftaki yazımda “İbadetlerimiz ahlaka dönüşüyor mu” diye sormuştum.  O yazının giriş bölümünde Müslümanların güzel ahlaklı olması pek tabi bir hadisedir çünkü inançları bunu gerektirir demiştim. (“… Gerçek bir mümin en ahlaklı insandır. O, en faziletli, en erdemli bir kişiliğe sahiptir. Daha doğrusu bu sıfatlar onun inancının, ibadetinin, ahlakının bir parçası, bir neticesidir. Çünkü Müslüman şuna inanır: Allah (cc) vardır, birdir, eşi benzeri yoktur,  gücüne, kudretine, ilmine sınır yoktur. Bunların yanında O Allah (cc), tüm iyiliklerin, tekmil güzelliklerin, sahibi, kaynağı ve membaıdır. Müminler de bu kaynaktan en fazla beslenen âdemoğullarıdır….”)

Teoride böyle iken pratikte (bilhassa son birkaç asırdır) böyle olmadığını okuyor, biliyor, görüyor ve gözlemliyoruz. Bu yazımda,  bu tezi devletler ve şirketler bazında ele almak istiyorum. Konuya giriş yaparken birkaç soru yazalım;

1-İslam ülkelerinde yaşayan ve (o sebeple, bu nedenle fark etmez)  zulme uğrayan, hakkı yenen sosyal sınıflar veya fertler,  kurtuluşu nerede, hangi devlette, hangi kültürde, hangi kıt’ada arıyorlar? Asya’da mı Afrika’da mı? Almanya’da mı, Suudda’mı, Çinde’mi Rusyada’mı,  Pakistanda’mı Türkiye’de mi? Müslümanlarda mı, Hristiyanlarda mı, Yahudilerde mi,  Ateistlerde mi, İnançlılarda mı, Budistler de mi.  Şintoistlerde mi, Brahmanlarda mı...? Kurtuluşu hangi inançta, hangi  kültür ve medeniyette görüyorlar?

2-  Soruyu biraz daha daraltıp tekrar sorarsak; uluslararası ticaret yapan tüccarlar, sanayiciler hangi ülkenin firmaları, iş adamları, bankaları ile alış veriş yapmayı tercih ediyorlar? Kimlere daha fazla güveniyorlar? Batılı/ Avrupalı firmalara mı, Asyalı (Çin,  Rusya, Hindistan…) firmalara mı,  Müslümanların şirketlerine mi?

3- Soruyu biraz daha daraltıp şöyle soralım; Türkiye de yaşayan bizler bir mal alacağımızda o ürünle ilgili nelere dikkat ederiz? Üreticisinin dinine, sosyal yaşantısına, siyasi görüşüne, sanat, spor ve müzik tercihlerine mi?  Yoksa ürünün kalitesine, fiyatına, servis ve garanti durumuna mı?

4-Birisi ile ortaklık yapmayı düşünsek ortağımızda arayacağımız özellikler nelerdir? Neler olmalıdır...? Peygamberimiz zamanında yaşayan sahabe efendilerimiz bu sorulara nasıl cevaplar vermişlerdi, nasıl bir uygulama yapmışlardı? Osmanlıların, Selçukluların yükseliş dönemlerinde yaşayan atalarımız bu suallere hangi cevaplar vermişler, pratikte hangi ölçüleri kullanmışlardı? Acaba onların cevapları ve uygulamaları bizimkiler ile paralel mi?  

TARİHTEN BİR KAÇ MİSAL 

a-  Peygamberimiz, Mekke’de, Müşriklerin zulümleri artınca Müslümanlara,  “Habeşistan’a hicret edin.  Çünkü Orada yanındakilere zulmedilmeyen bir melik” var demişti.

b- Demirbaş Şarl olarak anılan İsveç Kralı XII. Charles'ın, 1709 yılında Poltava'da Ruslara yenilmesi neticesinde Özi ve Bender üzerinden yaralı bir vaziyette Osmanlılara sığındı. 

c- 1490’lı yıllarda İspanya’dan Hristiyan zulmünden kaçan Müslümanlar ile Yahudilerin bir kısmı Osmanlıya sığındı.

d- Yazar Edmondo De Amicis’i Osmanlı halkını şöyle anlatır: “Tetkik ve tespitlerime göre, İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en nâzik ve en kibar topluluğudur. Koca şehrin en ıssız sokaklarında dahi bir yabancı için hiçbir hakaret ve zarara uğrama tehlikesi yoktur. Hatta namaz vakitlerinde bile camileri gezmek kabildir!...”

Konu ile yüzlerce misal var. Yani Tarihte güvenilen, aranılan, özenilen, gıpta ve tercih edilen bizdik. Yani Müslümanlar ve Türklerdi. Zaman içinde ne oldu da iş tersine döndü…  Bu konuya önümüzdeki hafta devem etmek istiyorum.

Not - Son asırda ve günümüzde insanların ekseriyeti Batı’yı/ Avrupa’yı “en iyi medeniyet” “en adaletli kültür” olarak görüyorlar. Bu hükmün bir kısmı doğru olsa da çoğu yanlıştır. Çünkü Batının,  başta Afrika olmak üzere diğer kıtalara nasıl zulmettiği artık bilinen bir gerçek.  Üstelik II. Dünya savaşında (ki bu savaş batının bir iç savaşıdır) birbirlerinden 50 milyona yakın insan öldürmüşlerdir. Son Gazze olayında da gördük ki Batının ne vicdanı vardır, ne ahlakı. Hem ikiyüzlüdürler, hem yalancıdırlar, hem de mertlikten merhametten çok ıraktırlar. Buna rağmen rağbet gören de onlar ise...  Müslümanlar hangi günahların bedelini ödüyorlar?

HABER YORUMLARI
  1. Halil Kaya
    2024-09-11 19:26:42
    Güzel tesbit hocam, teşekkürler, kalemine kuvvet.
  2. Osman dalkıran
    2024-09-12 13:49:17
    Dünyada güç ve kuvvet çok sık el değiştirir. Önemli olan güçlü olmak değil iyi güzel ve ahlaklı olmak. Devletler milletler ve kişiler iyi olmak için güçlü olmak zorunda değiller. İnsan zayıfkende güçsüzkende iyi olabilir.