Merhaba güzel insanlar, geçen hafta köşe yazımız da çok güzel geri dönüşler oldu. Herkes kendi dünyasından bir şeyler bulmuş. Hepinize müteşekkirim.
Evlilik, Türk kızlarının DNA’sına doğuştan kodlanmış. Doğar doğmaz çeyizlere başlanırdı. İlk okulu bitir, bir yıl da Kur-an kursuna git, sonra hadi bakalım kocaya.., Şimdilerde ise, ‘okulunu bitir, eline ekmeğini al’ derken ortama evlilik yaşı en az otuzu buluyor. ‘Biz zamanında çok çektik’ deyip evlilik fobisini yükleyen ebeveynler acaba evlilik kodlarını mı bozuyorlar?
Daha kimliğimizi bulamadan, bu yüzyılda bize zorla dayatılan, hatta pazarlanan hız, haz, statü gibi kavramlar aynı zamanda ruhsal karmaşa yaşatıyor.
Güçlü kadın (!) çıktı çıkalı ilk merhabadan sonra istediği birçok şeye rahatlıkla ulaşabiliyor oldu erkek! Sonuç, kaybeden yine kadın oldu. Bu durumda erkeğin ortadan kaybolan birer serseriye dönüşmesinin sebebi aranıyorsa kadınların aynaya bakmasını tavsiye ederim.
Günümüzde kavramların değiştiği gibi evlilik kriterleri de değişti. Eskiden ‘Nasıl birisi? Kimlerden? Evi geçindirebilecek mi ? Nasıl bir aile de yetişti?’ diye sorarlardı. Çünkü ebeveyn için bunlar referanstı. Şimdiler de, ‘Burcunuz ne? En son hangi filmi izlediniz? Fobiniz ne?’ gibi sorular soruluyor. Temelde aramamız gereken kriter mi bunlar? Bunlar sohbete renk katabilir ama yerinde kullanmalı...
Kişiliği karakteri nasıl? Nasıl bir aile de yetişti? Ebeveynlerle iletişimi nasıl? Dinî inancı ve yaşayış hassasiyeti var mı? Sosyal yapısını, paylaşımlarını, üretkenliğini, diğergâmlığını, erdemliğini, merhametini sormalı. İstikrarlı mı? Zaman yönetimi nasıl? Örf ve kültürü nasıl? Kalıcı bir rahatsızlık geçirdi mi? Mazide sorunlu bir aşk hayatı geçirdi mi? Siz en iyisi evlenmeden bir uzmana gidin.
Evlilik ehliyeti verilse şahıslara daha sağlıklı olur. Neden biliyor musunuz? Sadece gelin, damat olmuyorsunuz. Kiminin görümcesi, kiminin eltisi, kiminin de bacanağı oluyorsunuz. Unutmayalım, evliliğin bir provası yok. Evlilik bir olgunlaşma enstitüsü gibidir. Sizi geliştirip, dönüştürür.
Kişinin iç dünyasından patolojik bir süreci varsa, en ufak bir kusur gördüğünde “ Ya işte elinde poşet çantayla gelmiş, sakalı çıkmış, yorgun argın nasıl gelir” bu deyip ilişkiyi bitirenler de var. Önemli olan artılarımızla, eksilerimizle bir bütün olarak değerlendirip devam edecek miyim? diye bakmalılar.
Hep bu kişi bana uygun mu? diye bakıyoruz. Ben ona uygun muyum? demiyoruz. Bazen de bencilce elemeler yapılıyor.
Kimisi de, ‘Annem gibi olmak istemiyorum, babam gibi bir psikopat çıkarsa karşıma’ diye ebeveynler yüzünden helak oluyorlar. Gel de bu çocuğu ikna et.
En önemli etkenler birisi de hiç şüphesiz ‘İstanbul sözleşmesi.’ Evlen-çocuk yap-boşan – ömür boyu nafaka öde! Erkekler çok haklılar. Hayatın müsveddesi yok..
Evlilik kaderdir. Üzerine düşeni yapıp, dua edip, o rezonansa gireceksin, sonrası kısmetinde varsa taa gelir Yemen’den.. ‘Veriyorsa bir hayr, vermiyorsa bin hayr ara’ diyor büyükler. Teslimiyet, tevekkül ve teşekkürle yola devam..
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ