REİSÜ’L-KURRA ABDURRAHMAN GÜRSES HOCAEFENDİ-1
REİSÜ’L-KURRA ABDURRAHMAN GÜRSES HOCAEFENDİ-1-Adem ESEN-Yeni Meram Gazetesi
Geçtiğimiz Cuma günü Bayezid Camiinde Abdurrahman Gürses Hocaefendinin vefatının 25. Yılı münasebetiyle İstanbul Müftülüğü ve İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından bir program düzenlendi. Cuma namazı öncesinde Hocaefendinin talebeleri tarafından Kur’an tilaveti icra edildi. Namazdan sonra haziredeki kabri başında dua edildi. Daha sonra Beyazıd Devlet Kütüphanesi konferans salonunda Hocaefendi hakkında konuşmalar yapıldı.
Son dönemin Reisü’l-kurralarından olan Abdurrahman Hoca Hendek’te 1909 yılında doğmuş, hıfzını burada babasında ikmalden sonra bir süre İstanbul’da Daru’l-Hilafeti’l-Âliyye’de okumuş, burası kapatıldıktan sonra İstanbul’da Üsküdar hocalarından Fehmi Efendiden kıraette icazet aldıktan sonra kısa bir süre Mihrimah Sultan Camii, daha sonra Teşvikiye Camii ve son olarak Bayezid Camiinde birinci imam olarak görev yapmıştır. Pek çok talebeye Kur’an-ı Kerim okutmuştur. Bunlardan birisi Konya’mızın değerlerinden rahmetli tıp doktoru Ali Kemal Belviranlı’dır (1924-2003). Ben de 1981 yılında bir müddet tashih huruf dersleri almış, kendisini tanıma bahtiyarlığı bulmuştum.
Yine aşere ve takrib kurslarının açılmasına vesile olmuş, Haseki Eğitim Merkezinde vefatına kadar 22 yıl görev yapmıştır. Aşere-Takrib-Tayyibe ihtisas kursunda İstanbul tariki kıraat hocası olarak hizmet etmiştir. Hocanın hafızlığı, talim ve kıraat eğitimi ıtkan derecesinde olup müşafehe (karşılıklı okuma) talim ve tecvid, arz ve sema ile kıraat derslerini almış, bunları talebelerine de okutmuştur. Yine İslami ilimleri okuduğu için aşrı şeriflerin tefsirlerini de yapmıştır. Emekli olmak isteyen hocalara, nefes aldıkları müddetçe ilme hizmet etmelerini tavsiye etmiştir.
Kur’anı Kerim Mekke ve Medine’de nazil olmuş, İstanbul’da yazılmış, Kahire’de okunmuştur. Ama İstanbul tarikini de son dönemin en güzel okuyan ve okutanlarından birisi Hocaefendi olmuştur.
Panelde oturum başkanlığı yapan Hafız Osman Şahin hocamız aynı zamanda hocanın talebesi olmuştur. Konuşmasında Fatih Camii hizmetinde iken hocayla olan irtibatından söz etmiştir.
Bir imam ve bir kâri (Kur’anı Kerim okuyucusu) ve mukri (Okutucu, hoca) olarak Allah’ın Kitabının vakarını hep taşırdı, bunun için “Kur’anı güzel okuyun, canlı okuyun” derdi. Aşırları seçerken de müjdeleyici olanları tercih ederdi.
Hocaefendi Osmanlı devrinin son numunesi idi, Mehmet Savaş hocamız onun için “İstanbuli” tabirini kullanmıştır. Zira Suriye’de Araplar bir şeyin en güzeli hakkında hep İstanbuli (İstanbul usulü, İstanbullu anlamında) kelimesini kullanırlarmış. (Bak: İlme Adanan Ömür: Mehmet Savaş. Diyanet İşleri Başkanlığı yayını)
Hocaefendinin biyografisini kaleme alan Dr. Fatih Çollak hocamız da 1970’li yıllarda hoca ile tanıştıktan sonra onda kıraet okuduğunu bunu takrible devam ettiğini belirttikten sonra bir hocanın talebesine nasıl davrandığının güzel örneklerini dile getirdi: Hoca, kendisinde istidat gördüğü talebeyi bırakmıyor, kendi cebinden taksi parasını da ödeyerek ta Teşvikiye’den Moda’ya kadar geliyor, mutad olarak haftada birkaç gün dersini yapıyor ve talebeye icazet veriyor. Böylece Kur’an hizmetine hazırlıyor… Yani, Hoca, sadece kuru bilgileri vermiyor: hak ve hukuka saygıyı da öğretiyor, Kur’an kursunun zekat olarak verilen yemekleri yerine öğrencilerine kendi cebinden ikramda bulunuyor. Yine bir hatırası: Rahmetli Necip Fazıl’ın bir konferansında Kur’an tilaveti talep ediliyor ve kendisinden sonra konferans olacağı söylenince “Kul kelamının Allah kelamına üstün tutulduğu yerde okunmaz” diyerek çok kısa aşır okuyarak, mikrofondan ayrılıyor.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.