REİSÜ’L-KURRA ABDURRAHMAN GÜRSES HOCAEFENDİ-2
REİSÜ’L-KURRA ABDURRAHMAN GÜRSES HOCAEFENDİ-2-Adem ESEN-Yeni Meram Gazetesi
Çollak hoca, söz konusu kitabında Hocaefendinin imamlık özelliklerini de belirtir: Onun nasıl titizlikle görevine devam ettiğini, cami hizmetinin dışarıdan kolay gözükmekle beraber pek de sanıldığı gibi olmadığını belirtir, cemaatle karşı karşıya gelmemek gerektiğini, cami görevlileri arasında sürtüşme olmamasını, müftülükle (amirlerle) geçinmenin gerekliliğini söylerdi. Para için hizmet etmez, din hizmetini dünyalığa asla tahvil etmezdi. Burada, dinde ruhbanlık yoktur, hadisini hatırlıyoruz. Reisü’l-kurralık yapmıştır. Mihraba geçince arkada kim olursa olsun, kendisinin Rasülullah’ın makamında olduğunu düşüncesinde olmayı hatırlatmıştır. Yine Kur’an tilavetiyle meşgul olanlara, tilavette ifrat ve tefrite kaçılmaması gerektiğini belirtmiştir. Kur’an tilaveti, musikiden tamamen farklı olduğunu okumada musiki hakim değil, Kur’ana tabi olmalıdır. (Bakınız: Çollak, Fatih. Reisü’l-Kurra Hendekli Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi. Serkitap, İstanbul, 2024)
Hocaefendi ile 17’sinde bir delikanlı olarak tanışan ve 60 yıl dostluğunu yapan, programa İstanbul dışından, Bursa’dan gelen Bekir Uğur beyefendi bazı hatıratından bahsetti. Bunlar genellikle merak edilenler olduğunu belirterek… Hocaefendinin rahmetli Esad Erbili hazretlerine teravih namazı kıldırması ve Menemen olaylarından sonra Şeyhin yargılanması, oğlunun idamı, kendisinin de muhtemelen zehirlenmesi. Bir başka hatıra rahmetli Dr. Alaeddin Yavaşça’nın Hocaefendi ile dostluğu ve Yavaşça’nın Hocayı dinlemek üzere Bayezid Camiine geldiğinden hocanın aşr-ı şerifleri uzatması… Rahmeti ali Yakup Cenkciler hocanın Mısır dönüşünde işsiz kalması sonrasında hayırsever işadamı Ahmet Topbaş beyefendiye gittiklerinde konuşulanlar: Konu İstanbul fethinde gayri Müslimlerin hepsinin Müslümanlığa zorlanması ve Arapçanın zorunlu olmasından bahsedilince, ulemanın buna izin vermediğinin hatırlatılması …
Bir diğer konuşmacı olan Ramazan Pakdil hocamız, Hocaefendiyle 26 sene bir arada olduğunu kendisinden aşere, sonra da Haseki Eğitim merkezinde takrib okuduğunu belirterek 1980-1999 yılları arasında beraber hizmet yaptıklarını anlattı. Hocaefendinin ilmi ve hocalığı yanında yol arkadaşlığı, insanlarla münasebeti, kadirşinaslığı gibi pek çok hususiyetini de dile getirdi.
Hocaefendinin şairliği olmamakla beraber Bekir Haki, Emin Saraç ve Ali Yakup hocalar için söylediği söz:
O Hâki pâkinin hâkine yüz sürsem – Emin ol tashih eder Yakub
İstanbul Kültür İl Müdürü Coşkun Yılmaz ifadesiyle “anmayan, anılmaz”. Hocaefendinin konuşmalarında kendi üstadlarını hep anmış ve onlara Fatihalar göndermiştir.
Ahlaki bakımdan numune olan Hocaefendi bir talebesinin cenazesinde şunu ifade etmiştir: Her insan dünyaya masum gelir ama masum gitmek o kadar kolay değildir. Ben acizane kendi şehadetimi ve kanaatimi söylüyorum (Mehmet Çevik hoca) masum gelmiş, masum göçmüştür.” Hoca, çok güzel giyinir, az yer ve içer, tertibe son derece dikkat ederdi. Kendisi riayet ettiği gibi başkalarından da bunu beklerdi. Sohbetine doyum olmaz, kendisiyle birlikte olanlara huzur verirdi hoca, muhataplarını iyice tanımadan, niyet ve fikirlerini anlamadan onlara açılmazdı, hakkında bilgi sahibi olduğu mevzuları usulünce anlatır. İhtisasına girmeyen bir konuda soru yönetildiğinde, onu yetkili olana havale ederdi. Hem mesleki liyakati hem de ahlaki meziyetlere sahipti.
10 Ağustos 1999 günü de vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin, şefaatine nail eylesin, cennette komşu eylesin.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.