SAVAŞA HAZIR MIYIZ?

İkinci Dünya Savaşından sonra tarihe 20 milyon insanın katili olarak geçen, ki bunların önemli bir bölümü Müslüman, SSCB Başkanı Komünist Stalin Türkiye’den toprak istedi. Bunun üzerine Türkiye’de 1952’de NATO’ya girdi. NATO Türkiye hariç hepsi Avrupalı 30 üyeli bir güvenlik örgütüdür. Her ne kadar 1945’den 1989 yılına kadar süren soğuk savaş döneminde Sovyet tehdidine karşı koruma sağladı ise de Türkiye NATO’nun en güçlü üyesi olan ABD tarafından dışlanmış, kullanılmış, iç işlerine karışılmış, hazırlayıcısı ve hamisi olduğu darbelerle ve işgal girişimiyle karşı karşıya bırakılmıştır. ABD soğuk savaşın bitmesi ile de kendisinin tek kutup olduğu andan itibaren bu davranışını açıktan yapar olmuştur. FETÖ terör örgütü elebaşını ülkesinde korumaya alması, PKK ve türevi terör örgütlerine açıktan silah desteği vermesi, ikisi de NATO üyesi olmasına rağmen Yunanistan’ı Türkiye karşısında silahlandırması, Yunan topraklarına üsler kurması, Güney Kıbrıs’a olan silah ambargosunun kaldırılması gibi politikaları bu davranışına örnek olarak verilebilir. Esasen ABD Lozan Antlaşmasını imzalamamış ve öncesinde de Wilson prensipleri doğrultusunda hazırlanan Türkiye’nin parçalanmasını öngören Sevr haritasından da vazgeçmiş değildir. Hedefi ülkemizi parçalamaktır. Başta Almanya, Fransa olmak üzere AB ülkeleri de bu işin arkasındadır. İngiltere ve İsrail zaten her zaman ABD’nin yancısıdır. Batı’nın bu projesi Doğu Akdeniz’deki zengin enerji kaynakları ve ülkemizin bağımsız dış politika izlemesi nedeniyle de hızlanmıştır. Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi Batılı devletler yine üstümüze çullanmanın zamanını kolluyor. Devletimizde bunun farkında elbette… Çeşitli çareler üretmeye çalışıyor. Türk Devletler Teşkilatı, İslam Birliği Teşkilatı gibi oluşumları hazırlama peşinde… Bu kapsamda Turan ordusunun dahi kurulduğu söyleniyor. Hakeza İslam ordusundan da bahsediliyor. Ayrıca 1996 senesinde Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan devletleri arasında kurulmuş olan ve 2001 yılında Özbekistan daha sonra da Pakistan, Hindistan ve İran’ın üye olması ile üye sayısı 9 olan ve 3 tane de gözlemci üyesi bulunan Şangay İşbirliği Örgütüne de Diyalog Ortağı olmuştur. Bu örgütün gayesi genel olarak güvenlik ve ekonomidir. Bu yılki toplantısını Özbekistan’ın tarihi şehri Semerkant’ta yapmıştır. Cumhurbaşkanımızda toplantıya katılmıştır. Toplantıda Türkiye ve Erdoğan ilgi odağı da olmuştur. O toplantıdan BM toplantısı için ABD’ye giderken yaptığı açıklamada da Türkiye’nin nihai hedefinin Şangay İşbirliği Örgütü’ne tam üyelik olduğunu bunun 2023 yılında da yapılacak olan toplantıda gerçekleşebileceğini de belirtti. Bu üyelik Batı’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı dışlayıcı ve düşmanca politikalarına denge olabilir. Biz her şeye rağmen NATO’dan çıkmasak da Batı’nın bizi bu oluşumdan çıkarabileceğini düşünmek zorundayız. Zira Türkiye Güney Kıbrıs, İsrail, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine karşı çıkıyor. NATO’da kararlar oy birliğince alındığından ABD bu devletleri NATO’ya alamıyor. Çözümde üretilemiyor. Esasen Türkiye için hele hele İsrail ve Güney Kıbrıs’ın alınmaması mutlak şart. Bu sorunu Türkiye’yi NATO’dan çıkararak çözmeyi deneyebilirler. O zaman ne olur? Bu devletleri NATO’ya alırlar. Bizi NATO sözleşmesinin 5. maddesi gereği NATO üyesi bir devletin topraklarını üye olmayan bir devletin toprağını işgal ettiği gerekçe göstererek başta ABD, Yunanistan ve Fransa olmak üzere üyelerin hepsi bize savaş açabilir. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’den çekilmemizi isteyebilirler. Büyük bir savaşa hazır mıyız? Hazırız, hazır olalım.