SINIRLARIMIZDAKİ KARMAŞA NE İÇİN?

Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan Mondros Antlaşmasının 7. Maddesi gereğince Osmanlı toprakları pay edilmiş ve özellikle Arap unsurların olduğu topraklarda Irak, Suriye, Arabistan, Ürdün, Lübnan gibi İngiltere ve Fransa’nın kontrolünde hamiliğinde devletçikler kurulmuştur. Daha önceden Tunus, Libya ve Cezayir’de yine bu hami devletlerin kontrolünde idi. Osmanlı’dan alınmıştı. Bu devletler daha sonraları bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Büyük Ortadoğu Projesi -BOP- kapsamında başlatılan Arap baharlarında önce Tunus, Cezayir, Libya karıştırılmış iktidarlar değiştirilmiştir. Esasen 1991 yılında 1. Körfez Savaşı ile Irak işgal edilmiş, 2. Körfez Savaşından sonra da iyice istikrarsızlaştırılmış, paramparça edilmiştir. Şu anda geneli Amerika’nın kontrolünde olmak üzere İran Şii meşreplerin, İsrail’de Kürt’lerin hamiliğine soyunarak bu istikrarsızlığa katkı sunmaktadır. Hükümet bile zor kuruluyor. Her kafadan bir ses… Sınırlarına hakim değil. Kuzeyini PKK işgal etmiş, onu etkisiz hale getirmek isteyen Türkiye bu bölgelerde kendi üslerini kurmuş durumda. Yani karma karışık halde… 2011 yılında Suriye’de başlatılan bahar sonucu devlet kendi halkını havadan bombaladı. Milyonlarca halk komşu ülkelere sığındı. Ülkemize de 3 milyon 600 bin din kardeşimiz geldi. Bu ülkenin bir kısmı Amerika desteğinde YPG, bir kısmı Rusya desteğindeki YPG, bir kısmı Türkiye kontrolünde milli ordu kalan kısmı da İran ve Rusya destekli Suriye rejimi kontrolündedir. Yani bu ülke de paramparça…Zaten Osmanlı’dan sonra bu ülkelere pek huzur gelmedi. 1639 Kasrı Şirin anlaşmasından sonra İran ile ülkemiz arasında herhangi bir savaş vesaire olmadı. Ancak bölgede her iki ülkede birbirini rakip görüyor. Mezhep farkından ve içinde 35 milyon Türk bulunmasından dolayı özellikle İran... Her zaman ülkemize karşı tetikte durmaktadır. Halbuki ABD’nin İran’a uyguladığı ekonomik baskılarında Türkiye devamlı İran’ı kollamıştır. Buna rağmen İran Ermenistan’ı desteklemektedir. Karabag’ın işgalden kurtarılmasından sonra Türk dünyasını birbirine bağlayacak olan Zengezur koridoruna da karşı durmaktadır. Tarihi süreç içinde Türkiye İran’a karşı devamlı olumlu politikalar izlese de İran bu olumsuz tutumdan vazgeçmemektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi İran, mezhebi saikle Irak,Suriye iç işlerine karıştığı gibi Yemen’deki iç savaşta da başat aktördür. ABD, Batı, Azerbaycan ve İsrail ile arası açıktır. 1979’da bir darbe ile iş başına gelen Molla rejiminin ülkesinde uyguladığı birtakım uygulamalara halk baş kaldırmış durumdadır. Ekonomik sıkıntılar yanında bir de bu başkaldırı eklenince rejim güç durumda kalmıştır. İdamlara rağmen direniş durmuyor. ABD, İran’a meşhur sloganı özgürlük ve demokrasi getireceğim diyerek bu direnişi destekliyor. İş etnik boyuta da getirilmiş durumda. İran‘daki Türk’lerde söz konusu olduğu için olayı gerek biz ve gerekse Azerbaycan bir biçimde dikkatle takip ediyor. Yani İran‘da çok karışık halde… Rejim yıkılıp İran’da parçalanabilir. Yunanistan ile adalar yüzünden ilişkilerimiz gergin… Yunanistan karasularını 12 mile çıkarırsa savaş çıkabilir. Kuzeyimizde Rusya ve Ukrayna arasında çıkan savaş yüzünden de her ne kadar denge politikaları izlesek de 3. Dünya Savaşı çıkma ihtimali yüzünden orada da sıkıntılar kaçınılmaz. Diğer komşularımızda da gerek ekonomik ve gerek ırki sıkıntılar var. Gördüğümüz gibi komşularımızda karmaşa had safhalarda… Irak,Suriye ve İran’daki karmaşaların esas ve en önemli gayesi yaklaşık yüzyıldır Batı’nın hiç vazgeçmediği Sevr projesini uygulamaktır. Yani ülkemizi parçalamaktır. Irak, İran,Suriye’deki karmaşa ülkemizdeki çıkarılacak karmaşa ve belki de iç savaşa hazırlama çalışmasıdır. Maalesef gavurlar yüzlerce yıllık planlar yapıyorlar. Bu iş çok ciddi… Millet olarak çok dikkatli olmalıyız. Bizim ortak paydamız İslam’dır. Tüm bileşenleri ile milletimiz ümmet olma bilici içinde olmalıdır. Müslümanlar kardeştir. Devletimize ve Cumhur ittifakına güvenelim.