Solcular! Amerika’ya, Sağcılar! Moskova’ya

Bu yazıyı CHP başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisi üzerine yazıyorum. Başlıktaki ironiyi yeni nesil inşallah anlar. Bizim kuşağın hemen anladığından ise adım gibi eminim. Türkiye siyaseti 70’li yıllarda sağ-sol çekişmesi üzerine kurulmuştu.
Türk kültürüne yabancı, Türk lügatinde olmayan siyasi kelime ve terimler lisanımıza girdikçe Türk milletinin kafası karışmaya başladı. C. Meriç’in dediği gibi; “Sol-sağ... Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit. Toplum yapımızla herhangi bir ilgisi olmayan iki yabancı…. Hıristiyan Avrupa’nın bu habis kelimelerinden bize ne? Bu maskeli haydutları hafızalarımızdan kovmak ve kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu...”
12 Eylül öncesinde Türkiye’deki en büyük siyasi çekişme ve kavgalar ve bu kavgaların getirdiği siyasi cinayetler sağ- sol çatışmasının neticesinde olmuştu. O dönemde sağ denilince AP , MHP, MSP gibi partiler ile bu partilerin gençlik yapılanmaları akla gelirken; sol denilince de (sol olması mümkün olmayan) CHP akla gelirdi. Solu sendikalar, küçük partiler ve çok sayıda illegal sol grup temsil ediyordu. Üniversiteler sağ- sol çatışmaları neticesinde (çoğu solun olmak üzere) belirli grupların hâkimiyetlerine girmişti. Bu hâkimiyet savaşları mahalle ve sokaklar için de yapılıyordu. Bir Üniversiteye hangi grup hâkim olmuşsa karşıt görüşlü öğrenciler o okula gidemezdi.
O dönemin meşhur sloganları vardı. Benim aklıma ilk gelenler, “Komünistler Moskova’ya“, “Ortanın solu Moskova’nın yolu” “Amerika katil katil”, ”Ne sağdayız ne solda hak yoldayız hak yolda.” Görüldüğü üzere o yıllarda Türkiye’deki “sol” müthiş bir ABD, batı ve emperyalizm düşmanı idi. Sağ ise solu ve SSCB’de yürürlükte olan komünist sistemi, din, vatan, Allah, bayrak düşmanı olarak görüyor bu sebepten, Komünizmi “nerde görülürse başı ezilecek” bir sistem olarak düşmanlaştırıyordu. Bu nedenle de Türkiye’deki sağ, solculara “Komünistler Moskova’ya “diye bilet kesiyordu. Akıncı Gençliğe kesilen bilet ise, “Mollalar İran’a” sloganı ile Acem Diyarı oluyordu.
12 Eylül Darbesi kanın oluk oluk akmasını seyredenler tarafından kanlı bir şekilde yapıldı. Yönetim darbecilere geçince yılladır akan kan bir gecede durdu. Siyaset büyük bir yara aldı. Cuntacılar yeni bir siyasi senaryo çizdiler ağababaları ile birlikte. Lakin planları tutmadı bu senaryoyu yazan senaristlerin. Önce Özal geldi iktidara, ardından birkaç koalisyon ve ardında 20 yıldır süren Ak Parti ve Erdoğan iktidarı.
ROLLER DEĞİŞTİ
Ve şimdi o yılların tam aksi bir siyasi manzara var ülkemizde. Dün ABD’ye karşı olanlar bu gün ABD ve Batı ile kucak kucağa; dün Komünistleri Moskova’ya göndermek isteyenlerin en sıkı fıkı oldukları ülke Rusya. Gerçi Rusya’da şimdi o zamanki gibi komünist bir yönetim yok. Ama olsun neticede bu gün Türkiye’deki iktidar batıdan çok Rusya’ya daha yakın. Allah’ın şu hikmetine bakın ki 70’li yılların tam aksine Solun/CHP‘nin lideri ABD’de gezerken, sağ iktidarın lideri Moskova da/Astana’da Başkan Putin ile önemli kararlar alıyor. Komünizmi en büyük düşman olarak niteleyen kapitalist ABD ve Batı, Komünist PKK’ya devlet kurdurmak için çırpınırken, 70’li yıllarda “Amerikancı, emperyalistlerin ortağı” diye suçlanan dindar ve milliyetçi gruplar bu gün Batının ve ABD’nin en büyük düşmanı oluyorlar. Bu gözler bunları da gördü. Tıpkı CHP’nin Başörtüsü için verdiği kanun teklifini gördüğü gibi. Şimdi sağcılar slogan atmalı, “Komünistler Amerika’ya, Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi. Solcularda karşılık vermeli, “Sağcılar Rusya’ya” “Diktatör Putin.”
Not: Maden kazasında şehit düşen kardeşlerime Allah’tan Rahmet diliyorum.