TAM DÖNEMEMİŞ DÖNMELER VE BOĞAZDAKİ AŞİRET

1848 yılında Polonya’da çıkan iç karışıklıktan kaçan Konstantin Borjensky sülalesi ile Osmanlı’ya sığındı. Bunlar Yahudi idiler. 1849 yılında da topluca Müslüman olup Müslüman ismi aldılar. Konstantin Mustafa Celalettin ismini aldı. Özellikle erkekler çok eğitimli idiler. Kısa sürede devlette iş buldular. Konstantin yüzbaşı rütbesi ile orduya girdi. Paşalığa kadar yükseldi. Sülalenin bazı erkekleri de üst düzey memuriyetlere ulaştılar. Memuriyete girmeyenlerde ticaret, sanayi, bankacı, bankerlik adı altında tefecilik yani faizcilik yaptılar. Bu yollarla çok zengin oldular. Önceki bir yazımızda 1492 yılında İspanya’dan gelen Sefarad Yahudilerin de aynı yöntemleri izleyerek üst düzey memuriyetler elde ettiklerini, aynı ticari faaliyetler yaparak zengin olduklarını belirtmiştik. Bunlardan en başarılı olanlarının da Sebatay Yahudiler olduğunu da söylemiştik. Hatta bunların genelinin de Mason olduklarını ifade etmiştik. Bunlara ilave olarak 1924 yılında Yunanistan‘a yapılan mübadele ile Selanik’ten yaklaşık 40.000 Yahudi’nin de Müslüman kimliği altında getirilerek İstanbul, İzmir ve Tekirdağ illerine iskan edildiklerini de belirtmiştik. Bu kadar Yahudi nüfus yanında Polonya’yı Rus işgali sırasında savaşmayı reddederek ve kaçarak ülkemize 1842 yılında gelerek İstanbul Beykoz sırtlarına Polonezköy‘ü kurup yerleşen 5000 Yahudi’yi de söylemeliyiz. Bunlar da güya Müslüman olmuşlardır. Elbette gerçekten Müslüman olanlar da vardır. Ancak çoğunluğunun eski dinlerini koruduğu da söylenir. Tüm belirttiğimiz bu kişiler ve ailelerin büyük çoğunluğu İstanbul‘da ve özellikle de boğazın iki yakasında en güzel yerlerde yalılarda oturmaktadırlar. Bunlara boğazdaki aşiret denir. Osmanlı‘da Tanzimat, Islahat, Jön Türk, İttihat ve Terakki örgütlenmesi Selanik’ten gelerek İstanbul’u basan Harekat ordusu tertibi, Sultan Abdülaziz‘in öldürülmesi, 2. Abdülhamit’in tahtan indirilmesi olaylarının içinde ve arkasında bu tam dönememiş dönmeler vardır. Osmanlı‘yı İttihat ve Terakki eliyle bunlar ve dışarıdaki Yahudi odakları ve Masonlar yıkmışlardır. M. Kemal’i dahi bunların ve Masonların zehirleyerek öldürdükleri iddia edilir. 2010 yılına kadar Cumhuriyette de çok etkindiler. Vesayet odaklarını bunlar kurup himaye ederdi. Hükümetleri bunlar kurar, kurdurur, bunlar yıkarlardı. Erbakan’ın partileri hariç tüm partileri bunlar yönlendirir, yönetirlerdi. 2O1O yılına kadar Erdoğan’da bunlarla iyi geçinmek zorunda kalmıştır. 500 üyesi bunlardan olan TÜSİAD isimli dernekleri ve diğer kurumları kanalı ile yaklaşık 90 yıl Cumhuriyeti yönettiler. Sermaye, siyaset, sanayi, ticaret, sanat ve sivil toplum kuruluşlarının çoğunluğu bunların elinde idi. Hala da öyle… Hükümetle ve Erdoğan’la kıyasıya mücadele ediyorlar. Millet ittifakının arkasında da bunlar var. Esasen CHP’nin %25’lik oy oranında da bunların ve kripto Ermenilerin payı olduğu iddia edilir. On yıllarca faiz, döviz ve enflasyon kıskacında ülkemiz kaynaklarını sömürüyorlardı. Ülkenin bütçesinin yüzde 67‘si faize gidiyordu. Şimdi ise sadece yüzde 11’i gidiyor. Bu durum bile sömürünün boyutunu ortaya koymaktadır. Yüz yıllardır milletimizin sırtına kene gibi yapışan bu aşireti etkisiz hale getirebilmek için Cumhur ittifakına destek olmamız şarttır. Bu hal partiler üstü bir durum olup adeta var olma savaşıdır.