TARIMDA DEVRİM NASIL OLMALI?

Türkiye muazzam bir tarım ülkesidir. Çok şükür ki ekolojik koşullarımız pek çok bitki ve hayvanı yetiştirmeye uygundur ve toprağımız bereketlidir. Peki, bu nimetin ne kadar farkında olup harekete geçtik? Dünyanın en çok Ziraat Fakültesi bizdeyken durumumuz pekte iç açıcı değil. Gençleri, eğitim kalitesi ve koşulları birbirinden son derece farklı olan, kontenjanları şişirilmiş okullarda okutmak ve çok sayıda mezun vermekle övünüyoruz. Hemen her meslekte mezun sayısının çokluğundan ve eğitim kalitesinin tutarsızlığından yakınılıyor. Tüm bu veriler bizlere şunları gösteriyor, Türkiye dünya da her anlamda söz sahibi olmak istiyorsa tarımsal gücünü doğru değerlendirmelidir. Türkiye’nin Gücü ve geleceğinde en önemli başlıca etken tarım olacak!.. Bu arada tarımı bu kadar önemserken gençlerin durumuna da değinmeden geçemeyeceğim. Her akşam yemeğinde et istiyorsun, bunu önüne kim getirecek? Sen sağma, ben sağma, bu inekleri kim sağacak? Çobana çoban diyemiyoruz. Kız vermiyorlar diye 'sürü yöneticisi' diyorlar. 'Çiftçilik, emeklinin işidir' anlayışından çıkmamız gerekiyor. Zira köydeki gençler evde kalacak. Unutanlar için hatırlatalım. Özellikle 12 Haziran 2011’deki genel seçim öncesinde vaatler, hedefler havada uçuşuyordu. Cumhuriyet'in 100.yılı yani 2023’e ilişkin yaşamın her alanıyla ilgili hedefler belirlenmişti. Bunlardan biri, Türkiye tarımda 2023’te dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer alacak... Umutsuz vakıa gibi görünüyor şu an. Çünkü tarımla ilgili her kafadan bir ses çıkıyor. Açıkçası haklılar. Hepitopu dünyanın 5 firması zengin olacak diye topraklarımızı zehirlenmenin vebalini kim çekecek? Doğal yediğimizi sanıyoruz, yanılıyoruz. Tarımda devrim niteliğinde yeni bir anlayış getirilmeli. Acilen ata tohumlarına dönülmeli. Toprağa atılan gübre kalp masajıdır. Kimyasalları terk etmeliyiz ki toprak özüne dönsün. Bir de bilinçli sulamanın önemli olduğunun altını çizmeli. Üzerimizdeki ölü toprağından kurtulup toprağımıza, doğamıza sahip çıkacak bilince varırız temennisiyle...