Tevhit anlayışındaki dezenformasyona dikkat (2) Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi
Tevhit, insanı bir eylem ahlakına davettir
Hüseyin TOPTAŞ
Fatiha Suresi ile Rabbimiz ile yapılan ahitleşmeyi tazeleriz
Günde beş vakit kıldığımız namazlarda kırk defa Fatiha suresini okumaktayız. Fatiha’nın başlangıç kısmı hamd ve senâ, son kısmı dua ve niyazdır. Arada kalan “yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım isteriz” ayeti ile kulluğun yalnızca Allah’a yapılacağını ve yardımın sadece O’ndan isteneceğini hatırlarız.
Fatiha özümsenmeden yapılacak okumalar, dualar noksan kalmaktadır. Övgüler Rabbimiz yerine bağlı bulunulan şeyhlere yönelmekte, tevhit inancı zedelenmekte, farkına varmadan Müslümanlar şirk bataklığına düşebilmektedirler. Dua için, yardım için hatta mahşer gününün sıkıntılarından kurtulmak için şeyhlerden, kutublardan medet beklenmektedir. Namaz kılan bir mümin günde en az kırk defa Fatiha suresini okuduğu halde Fatiha’nın mesajından uzak bir hayat yaşamaktadır. Bir mü’min Fatiha suresini okumakla Bezm-i Elestte Cenâb-ı Hak ile yaptığı ahitleşmeyi tazelemiş olmaktadır.
Fatiha suresini okumakla ahdimizi dilimiz ve okuyuşumuz ile tazeliyoruz da anlayışımızda, yaşayışımızda da tazelediğimizi söyleyebiliyor muyuz? … İslam toplumlarında bugün deizme doğru kayan gençliğin çocukluk dönmelerinde İslam’ın temel bilgilerini öğrendiği kanaatindeyim. Gençler temel İslami bilgilerine rağmen, yakın çevrelerinde İslam inancına mensup olanlar olmasına rağmen neden deizmi tercih ediyorlar sorusunu gündemimizde tutmalıyız. Hatalarımızı sorgulamalı, inanç dünyamızda yeni kaymaların önüne geçmek için tedbirler almalıyız. Gerekli tedbirler alınmazsa günümüzdeki birinci nesil olmasa bile ikinci üçüncü nesilden itibaren İslam toplumlarının akidelerinde büyük sapmalar olacaktır.
Allah’ı değer koyucu otorite olarak kabul etmedikçe İslami bir tevhidden söz edilemez
Allah’ı her şeyin tek ve bir olan yaratıcısı olduğuna olan inancımızı bununla sınırlandırıp Allah’ı değer koyucu bir otorite olarak kabul ve ona boyun eğmeyi kabul etmedikçe, Rabbimizin emir ve yasaklarının hayatımızda aktif olarak yer almasını kabul etmedikçe, İslam’ın kastettiği Tevhit ’den söz etmek mümkün olmaz.
Allah’ı her şeyin yaratıcısı yegâne ilah olarak kabul etmekle yetinip, O’nun otoritesinin taşıyıcısı olan vahiy ve peygamberliği dışlamakla, amellerimiz ile Rabbimize muhalefet etmekle Müslüman olmuş olmayız, olsak olsak “deist” oluruz.
Deizm inancı gençler arasında yaygınlaşıyor
Deizm; Tanrı'yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, evreni bir Tanrı'nın yarattığına inanmakla beraber yaratıcının evrene hiçbir müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan, vahyi, peygamberi, ahireti reddeden görüştür.
KONDA araştırma şirketinin 10 yıllık (2008- 2018) toplumsal değişim başlıklı araştırması Gerçekten düşündürücü. Araştırmaya göre;
Kendini dindar olarak tanımlayanların oranı 10 yılda (2008- 2018) yüzde 55’ten yüzde 51’e gerilemiş.
Kendini ateist olarak tanımlayanların oranı yüzde 1’den yüzde 3’e, kendini inançsız olarak tanımlayanların oranı ise yüzde 1’den yüzde 2’ ye çıkmış.
“Tevhit basit bir gerçek değildir yani bir tek Allah’ın var olduğu hükmünü kabul etmek suretiyle bir durum tespitinden ibaret değildir. Bilakis tevhid bu tespite ek olarak bir eylemdir, bir harekettir. İnsanın Allah’ın kendisi için çizdiği yoldan yürüyeceğine dair bir taahhüttür, bir sözleşmedir. Önemli olan Allah’ın birliğine inanmak değildir. Asıl önemli olan, bu düzeni bozuk dünyada “Allah yolunda” mücadele ederek, bu imanı ispatlamaktır. Hem de her düzeyde, yani iktisattan ahlaka ve siyasete, bilimden sanata kadar her alanda! Kısacası tevhit, insanı bir eylem ahlakına, bir ahlak isyanına, iç ve dış dünyasını Allah’ın iradesi doğrultusunda dönüştürmeye bir davettir.” (1)
1- M.Hayri Kırbaşoğlu, Ahir Zaman ilmihali, S.28
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ