Gençlerin Türkçe konuşmalarını, kullandıkları kelimeleri, kurdukları cümleleri görünce çok üzülüyorum. Sanıyorum ki, topu topu 100 kelime ile konuşuyorlar. Türkçede 110.000 kelime var. Gençlerin kullandığı kelime sayısı ancak iki yüz… Ne acı değil mi? Güzel Türkçemizi mahvettiler. Günlük hayatını 100 kelime ile geçiren bir gençlikten, edebiyatçı, şair, felsefeci çıkar mı? Çıkmıyor işte.
Türkiye’nin 1970’li ve 1980’li yıllarının kaybolmasının baş sorumluları tabi ki siyasetçilerdir. Özellikle de Demirel ve Ecevit. Bu kaybolan yıllarda maalesef Osmanlı’dan gelen güzel ve zengin Türkçemizde kayboldu. Ecevit uydurdukçaya verdiği destekle bizzat Türkçeyi katledenlerdendir. Demirel ise çanak tutanlardan. Ecevit’in uydurukçaya verdiği destek bizzat uydurukça yazıp konuşması ile tescillidir. Ya Demirel… Demirel’den bizzat dinleyenlerden duyduğum bir hatırasını anlatayım. Agop Vartanyan Dilaçar isimli bir Ermeni oğlu, Türk Dil Kurumu Başkanıdır. Kitaplarında ve yazışmalarda “Agop Dilaçar” yazmaz. “A. Dilaçar” yazar. Amacı isminin “Agop yani Ermeni olduğunu belli etmemek. Onun döneminde Türkçe’de ne kadar başka dillerden Türkçe’ye geçerek Türkçeleşmiş veya Orta Asya Türkçesi olan kelimeler atılıp, yerlerine uydurukça kelimeler konmuştur. Adalet Partisi Tabanını bu durum rahatsız eder. Durum Demirel’e kadar getirilir. Demirel, Agop’u çağırarak, neden bu kadar dilde değişiklik oluyor diye sorar. Agop, cevap verir; “Sayın Başbakan, bizim attığımız kelimeler, Orta Asya Türkçesinde olmayan, yerine getirdiğimiz kelimeler ise, Orta Asya Türkçesinde olan kelimelerdir. Yarın Sovyetler Birliği dağıldığında, istiyoruz ki, Türki Cumhuriyetler Halkları ile Türkiye Halkı kolay anlaşsın…” Bu cevaba karşı Demirel, iyi der devam edin öyleyse…Maalesef Agop’un söylediklerinin tam tersini yaptığını, çoook sonra, Sovyetler Birliği dağılıp, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile temasa geçildiğinde fark edilir. Zira, Agop ve ekibi Türki Cumhuriyetler Halkları ile Türkiye Halkının Türkçesindeki ortak kelimeleri atıp, onların yerine uydurukça kemiler getirmiştir. Vay ki vay… Ülkenin 40 yılına hükmetmiş olan bir devlet yöneticisi, başka Türk Dilci yok gibi Agop’u TDK Başkanlığında tutuyor, yetmiyor, Agop’un dediğinin doğruluğunu araştırmadan Agop’a inanıyor ve devam edin diyor. Bu nasıl gaflet… Nasıl aymazlık. Ermeni aklı ta uzaklar için Türk Milletine tuzak kurarken bize bakar mısınız ?
Ecevit’in, Rahşan Hanım güdümünde yaşadığını, Rahşan Hanımın da Sebatay (Yahudi dönmesi bir ailenin kızı) kökenli biri olduğunu çok yazdık. Ecevit’in uydurukça severliği de Ağop gibi düşünen o çevrelerin yönlendirmesi ile olduğu kanaatindeyim.
O dönemlerde, sırf Ecevit uydurukçacı değildi. Sol aydın geçinenlerde uydurukçacı idi. Ben Ecevit’in ve onların iyi niyetinden şüphe etmiyorum. Zira, bu çevreler Atatürk’çü ya, Atatürk’te dilde reform yapmış ya… Gerisini düşünmeden illa o telden çalacaklar. Yani, bunlar ideolojik saplantılar ve yönlendirmeler ile bir akıma kapılıp, Agop gibi düşünenlere hizmet etmişlerdir. Oysa Atatürk’ün dille ilgili reformu bunların düşündüğü gibi değildir. Ancak Agop’lar Hırantlar bu milletin, değerlerinin aleyhine olan her işin arkasına hep Atatürk’ü koydukları gibi uydurukçanın arkasına da, onu koydular. Güya Atatürk, Türkçe’nin sırf öz Türkçe kelimelerden oluşmasını istemiş… Onlar da bunun için uyduruyorlarmış. Bu doğru değildir. Atatürk, Türk Dil Kurumu’nu kurduğunda, böylesi bir etki altında kalarak Türkçe’nin sadece Türkçe kelimelerden oluşmasını istemiş, ancak kısa bir süre sonra, bu düşüncenin yanlış olduğunu, Türkçe’yi daraltacağını, kısırlaştıracağını görmüş ve “Güneş-Dil Teorisine” geçilmesini isteyerek “Öz Türkçe den” vazgeçmiştir. Bu husus kendi hatıralarında ve halka sunduğu açıklamalarda, beyanlarında görülür. Evet Atatürk, Öz Türkçecilikten (uydurukça) vazgeçerek, Türkçe’ye yerleşmiş, yaşayan Türkçeleşmiş yabancı kelimelerinde dilde bırakıldığı “Güneş Dil Teorisine” dönmüştür. Doğrusu da budur. Agop’lar bunu bilmez mi? Elbette bilir ama, onların derdi başka… Onların derdi Türkçe’yi yok etmek, dede ile torunun, baba ile oğlun anlaşmasını zorlaştırmak. Konuşamayan, konuşsa da anlaşamayan Türk nesli yaratmak. Günümüze bakınız… İstedikleri oldu da. İkiyüz yıl önceki Türkçe’yi değil, elli yıl önceki Türkçe’yi gençler anlayamıyorlar. Eyvah….
Değerli okurlarım, sadece dilde değil… Agop’lar, Hırat’lar, Sam’lar ,Coni’ler vs. her sahada kültürümüzü, değerlerimizi yok etmek için, oyun üstüne oyun kurmuşlar. Hala da oyun peşindeler… PKK, FETÖ, TİKKO vs. gibi Milletimize musallat olmuş tüm yapılanmaların arkasında bunlar var. Uyanık olalım. Dil bir milleti millet yapan en önemli unsurdur. Dil yoksa Millet yok olur. Dilimizi gözümüz gibi koruyalım.