TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KİMLER KURDU YOKSA YAHUDİLER VE MASONLAR MI?

1997 yılı 28 Şubat'ı postmodern darbenin tarihidir. Basın ve yayımda bir sürü beyan, itiraf vs… Yok şöyle oldu idi. Böyle oldu idi. Şu şunu yaptı idi. Bu bunu yaptı idi. Suç şunda idi, bunda idi. Erbakan dik duramadı. Demirel bu işin mimarı idi, askerler demokrasiyi katletti. Ülke milyar dolarlar zarar etti, birileri cebini doldurdu. Falan, filan… İyi de bu darbe durduk yerde mi yapıldı? 28 Şubat darbesini yapanlara bu işi yaptıran düşünce nedir? Bu düşünceye sahip kişiler sırf bu ülkenin insanları mı? Dış destekleri var mı?
Bu soruların cevaplarını aramamız gerekmez mi? Elbette. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadronun büyük çoğunluğu masondur. Esasen Lozan Anlaşması'nda Haim Naum isimli Yahudi hahamı, galip devletler temsilcilerini özellikle de, İngiliz delegelerini ziyaret ederek, Anadolu’da bağımsız bir Türk devletinin bu kadro tarafından Masonik felsefeye göre kurulmasına izin verilmesini, aksi halde Türk Milleti'nin milli mücadelesini devam ettirerek yakın gelecekte kendi değerleri esasına göre bağımsız devletini kuracağını belirtmiştir. Bu hususta başarılı da olmuştur. Nihayet İttihat ve Terakki artığı o kadro devleti kurmuştur. Bu kadronun Atatürk ile de tam anlamı ile anlaştığı söylenemez. O da bazı hususlar da mecbur edilmiştir. Kendisine, ya bizimlesin ya da seni başımızdan indiririz bile demişlerdir. Kaldı ki, Atatürk’ü de o kadrolar öldürmüştür. ( Atatürk Nasıl ve Neden Öldürüldü- Ogün Deli)
Harf inkılabı, Hukuk inkılabı, Hilafetin ilgası, Osmanlı hanedanının dışarıya çıkarılması gibi hadiselerinde bu aşamada Lozan’da Siyon teşkilatları tarafından bu kadrodan istendiği söylenir. Atatürk’ün Meclis'teki bir gizli oturumda” Eskiden güçsüzdük, şimdi güçlüyüz. Mekke ve Medine’yi kastederek o beldeleri korumaya gücümüz vardır. ” mealindeki beyanı, bu dayatmaya ışık tutar niteliktedir. Yine, Atatürk’ün var olduğu iddia edilen gizli vasiyetinde, hilafetin bir gün mutlaka ihdas edilmesi gerektiğini vasiyet ettiği söylenir. Bu vasiyeti de böyle bir istemin olduğunu doğrular niteliktedir.
Cumhuriyet'i kuran bu düşüncedeki kadrolar, aziz millet özüne, değerlerine dönme çabaları içene girdiği anda, onu değerlerinden, özünden uzak tutmak için, sürekli baskı uygulamışlar, ihtilaller yapmışlardır. 28 Şubat’ta bunlardan biridir. Milli Görüş Lideri Erbakan’ın seçimlerden birinci parti olması ve iktidara gelmesi ile ülke de Milli İdare, Milli dış politika, Milli Ekonomi politikaları uygulamaları, bu düşünce ve kadrolarını, dışarıdaki Siyon teşkilatlarını telaşlandırdı. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, zincirlerle bağlanmıştı. Zincirlerin anahtarları da ellerindeydi. Şimdi bu gidiş nereye idi? 28 Şubat’tan kısa süre önce Genel Kurmay 2.Başkkanı ABD’de Pentagon’daydı. 27 Şubat 1997’de Genel Kurmay Başkanı İ. Hakkı Karadayı İsrail’deydi. Hatta o da Genel Kurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ gibi ağlama duvarında görüntülenmişti. Türkiye Büyük Mason Locası tarafından yönlendirilen medya, iş dünyası ve sivil bürokrasi de hazırdı. DYP’deki bazı milletvekilleri yemlendi. Bazıları korkutuldu.
Yani demokrasimizi geri götüren, ülkemizi milyar dolarlarca zarara uğratan 28 Şubat darbesi, Lozan’da devlet kurucularına Siyonistler tarafından dayatılan Masonik kurucu felsefenin, aşınmasını, yok olmasını önlemek, milletin değerlerine dönmesini engellemek için, dış güçlerin, içteki bazısı Mason, bazısı aslı Yahudi dönmesi ( tam dönememiş dönmeler) maşalara yaptırdıkları bir darbedir. Bu darbede rol alan bazıları da aymazdır. Gazetelerdeki itiraflardan bunu anlıyoruz. Pişmanlar, kullanıldıklarını söylüyorlar. Ancak, Allah’ın takdiri ile bu aziz millet, tüm oyunları bozmuştur. Bin yıl sürecek denen 28 Şubat’ın on beş yıl geçmeden paramparça olduğunu gördük. Yapanın yanına kar kalmamalıdır. 28 Şubatçı kadrolar sivil asker yargı önüne çıkarıldı, hesabı soruldu. Bazıları, hala basın ve yayımda korku pompalıyor. Güya,28 Şubatçılar, şu anda uykuda imiş, şartları bulunca yine hareket edeceklermiş. Hadi be… Köprülerin altına bakmıyor musunuz? Onlar paçalarının derdinde, bu millete artık kimse bir şey dayatamaz.