Yaşlılık dönemi, kişinin hayatında önemli bir evredir. Yaşlılık evet zor bir süreç ama sadece güçlük ve zorlukların olduğu bir dönem mi? Tabii ki hayır… Yaşlılık en az gençlik kadar kıymeti bilinmesi gereken bir hayat kesitidir.
İnsan doğar doğmaz yaşlanmaya, beyin hücreleri daha o dakikadan itibaren eskimeye başlar. O nedenle yaşlılık psikolojisi yerine yaşlanma psikolojisi ifadesini kullanmayı tercih ederim. İyi bir yaşlılık elimizde. Bunun temelleri ise hayatın ilk yıllarında atılır. Yaşlanma, eskime, canlı-cansız bütün varlıkların kaderidir. Yaşlanan insanın saçları beyazlar, cildi kırışır ve beli bükülürken, psikolojik yapısında da değişiklikler olur. Zekâ parlaklığı azalır, yeni şeyler öğrenmek zorlaşır, hafıza zayıflar, girişim ruhu ve ataklığı geriler.
Bir takım yetiler azalırken bilgelik ve ağırbaşlılık belirginleşir, mantıklı ve doğru düşünme daha sağlıklı hal alır; muhakeme güçlüdür; yerinde yargılara daha kolay varılır. Bilgi birikimi ve tecrübe, olgun kişilikle birleşirse mutlu ihtiyarlar ortaya çıkar. Daha tutarlı, hoşgörülü ve sabırlı...
Bir ordu düşünelim, eğitimsiz ama kalabalık. Diğer bir ordu düşününüz; eğitimli fakat sayısı çok az. İkinci ordu birinci orduyu her zaman mağlup eder. Büyük işler beden gücünden ziyade, doğru düşünme ve hedeflere geçerli hale getirme ile başarılır. Yani kılıç keskinliği değil akıl keskinliği esastır. Demek ki yaşla kaybolan yetiler yerine önemli kazanımlar varsa, kişi keyifli bir yaşlılık geçirebilir.
Yalnızlık Duygusu…
Yaşlı bir insanın en önemli psikososyal sorunu yalnızlıktır. Yaşlı bir insan çok lüks bir huzurevine veya hastaneye bırakıldığında eğer yalnızlık duygusuna kapılmış ise ani bir çöküş ve ölüm yaşayabilir. Çocuklarını ve torunlarını göremeyen anne ve babanın duyguları hayat yükünü zor taşır.
Ölüm Korkusu…
Ölüm, insanların evrensel korkusudur. Yaşlı insan kendini ölüme daha yakın hissetmektedir. Her gün, her saat onu ölüme biraz daha yakın etmektedir. Ölüme yaklaşmanın şuurunda olan bir ihtiyarı rahatlatan tek şey, sağlam bir hayat felsefesidir. Ölümü bir son, bir yok oluş olarak gören yaşlı bir insanı teselli etmenin bir imkânı yoktur. Bu noktada mutlu bir ihtiyar ancak ölümü bir terhis tezkeresi, ebedi aleme giden bir yol olarak görendir. Yoksa yaşlı insanın sırasını bekleyen bir idam mahkûmundan farkı kalmaz.
Çaresizlik duygusu…
Eski fizik gücünden çok şey yitirmiş, yaşlı bir bedenin beraberinde getirdiği hastalıklarla rahatsız, yemek içmek gibi en sıradan lezzetlerden bile kısmen mahrum, verimli ve üretken bir işten yoksun ve her an ölüme yaklaştığının farkında olan bir yaşlı, kendisini çok zayıf hisseder. Bu duygular içindeki insana en önemli destek, iyi bir hayat felsefesi ve ailesinin desteğidir.
Yaşlılıkla ilgili kimi yanlış algılar da söz konusu…
Yaşlılık şifası olmayan bir hastalık mı?
Yaşlılığın beraberinde getirdiği bedene ait problemlerin elbette bir çaresi yoktur ama kişi iyi bir hayat felsefesi ile keyifli bir yaşlılık geçirebilir.
Yaşlılar yardıma muhtaç ve acınacak durumda mıdır?
Yaşlıların kazanımları daha çoktur. Çevresi ondan “öğretmesini isteyen” gençlerle dolu bir yaşlılıktan daha hoş ne olabilir.
Yaşlılık hayatın mutsuz dönemi mi?
Yaşlılığın problemli bir hayat dönemi olduğunu baştan kabul etmek durumundayız. Aslında pek çok problemin kaynağı da bu gerçeği kâmil bir şekilde kabullenmemekten doğmaktadır. Ama bu demek değildir ki, yaşlılık hayatın en mutsuz dönemidir ve yaşlı insan asla mutlu olamaz. Gerçekçi hayat felsefesine sahip olan insan en ufak şeylerden mutlu olabilir. Beklenti düzeyini yüksek tutan, ihtiraslı yaşlılar hep daha fazlasını istediklerinden, mutlu olamazlar. Aslında bu tiplerin gençliklerinde de tam manasıyla mutlu oldukları iddia edilemez.
Emeklilik kötü bir şey mi?
Emekli olduktan sonra üretken olmayı beceren insanlar daha geç yaşlanmaktadır. Emekliliği felaket olarak değerlendiren insanların sağlıkları, emeklilik sonrasında süratle bozulmakta. İsmet İnönü, Faruk Gürler, İran Şahı Rıza Pehlevi emekliliklerini felaket olarak değerlendirdikleri için altı ay içinde kanser veya ağır hastalıktan öldüler.
İnsanoğlu eli tutup, şuuru yerinde olup ayakta durduğu sürece çalışmalıdır. Tembellik, yaşlanma sürecini hızlandırmaktadır.
Peki, zor bir dönem olan yaşlılığa uyum nasıl sağlayabiliriz? Sağlıklı bir yaşlılık için olumsuz etkenleri, olumluya çevirmeyle ilgili birkaç küçük formülü sizlerle paylaşacağım.
- Beyin tıpkı kalem gibi bir alettir. İyi bakılırsa ömrü uzun olur ve erken yıpranmaz. Son yapılan araştırmalar beynin sürekli olarak yeni şeyler öğrenmesinin, uyaran etkisi yaptığı ve hücre yaşlanmasını yavaşlattığını göstermektedir. Yaşlanmaktan korkan insan “Çalışan demir ışıldar” sözüne uygun olarak beynini iyi şekilde çalıştırması çok önemlidir. Beyin tıpkı bir kuyu gibidir. Suyu alındıkça artar.
- İyi beslenme, özellikle E ve C vitaminleri açısından zengin bir beslenme beyin hücrelerini genç tutar. Özellikle E vitamini, doğal olarak zeytinde bol bulunan bir vitamindir ve beyin hücrelerinin oksitlenmesini önlemektedir.
- Gençlik ve erişkin yaşam biçimi yaşlılığa en iyi hazırlanmadır. Yaşlılığın bilgece ve rahat karşılanması için kişide koruyucu hayat felsefesi olması, yanlış yargıların düzeltilmesi gerekir.
Sonuç olarak yaşlılık, sadece güçlük ve zorlukların olduğu bir dönem değildir. En az gençlik kadar kıymeti bilinmesi gereken bir hayat kesitidir.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü-Psikiyatrist