GÖLGEDE OTUZDÖRT DERECE
GÖLGEDE OTUZDÖRT DERECE-
Yaz sıcakları başladı, biraz gecikmiş olarak. Böyle zamanlarda ağır(!) yazılar yazmak pek akıl karı değildir diye düşünürüm ama hayatımda pek de akıl karı işler yapamadığım için yine benzer şeyler yazmaktan kendimi alamadım. 25 yılı aşan amatör bir yazı hayatım var. Bunca zaman sadra şifa bir şey yazamadığım için tabii olarak irapta mahallim yoktur. Olsun dert değil. Dünya fani insan geçip gidici. Bugün Karatay, Selçuklu ve Büyükşehir belediyeleri hakkında olumlu icraatları takdir, gördüğüm hataları eleştiri sadedinde bir yazı yazmaya niyetlenmiştim. Ama ne yalan söyleyeyim elim gitmedi, canım istemedi. Sonra dedim önümüzde zaten yerel seçimler var, ömrümüz olursa daha çok yazı yazarız. Tam böyle niyet etmiştim ki radara birkaç şey takıldı. Büyükşehir bayramdan kalan tatları kaçıracak bir karar ile toplu taşıma ücretlerine yüzde doksan oranında zam yapmış. Maliyetler çok arttı filan diye haklı gerekçe öne sürebilirler ama sonuçta yüzde doksan zam oldukça neşe kaçırıcıdır. Buna rağmen Hasan Kılca Bey'in yeni hizmete açtığı Karatay lavanta ve gül bahçesini çok beğendiğimi ifade etmek kendisini tebrik etmek bir isterim. Seyir Tepesi adıyla çok güzel bir alan kazandırdığı için Selçuklu başkanına da tebrikler. Elbette Akyokuş tesisleri hakkında da Büyükşehir başkanını kutlamak gerekiyor. Açık yüreklilikle şunu söylemeliyim ki, Konya çok güzel bir şehir ve belediyeler şehrin güzelliğine güzellik katmaya devam ediyorlar. Bu övgü dolu cümleler başkanları eleştirmeyeceğim anlamına gelmiyor elbette. Hala bir belediye hizmet binası yapmadığı için Uğur İbrahim Bey'i eleştiriyorum. Bir de benim genel olarak takıntılı olduğum israf konusu var. Ben Tahir Bey'i de israf konusunda hem burada hem de yüzüne karşı eleştirmiş biriyim. Kusura bakmayın israf konusu ben de takıntıdır. Doğrusu vaz geçmek niyetinde de değilim. Bireylerin özel hayatlarında, aile hayatlarında israf etmemek çok önemli olmakla birlikte özellikle toplum ve devlet hayatında israf etmemek yaşamsal bir konuma yükselir. Zaten haz ve hız dünyasının esiri olarak doymaz bir tüketim ve israf makinesine dönüşmüş beşer türü büyük bir sorun olarak karşımızda iken bir de kamu gücüyle israf etmek, bir anlamda israfı teşvik etmek asla kabul edilemez. Söz menzile vardı sanırım yani öyle umuyorum. *** CEHALET KÖLELİĞİ GETİRİR Haziran 1503. Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen tamirat bitmez. Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalamaya başlamıştır... Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kolomb, o dönemlerde gemilerde bulunan ve yıldız pozisyonlarını da içeren takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir. Aklına parlak bir fikir gelir ve hemen yerlilerin şefine gider... Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler. Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner. Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış: "İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı'ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar" Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir. Onlara Tanrı'nın kendilerini affettiğini ve Ay'ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler... Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur, evrenin işleyişini bilen Kolomb da... *Cehalet her zaman köleliği getirir. İnsanları sağlık üzerinden daha açıkçası hayatını kaybetme korkusu üzerinden etki altına alırsanız bildiklerini bile unutur. Cehalet bile yaya kalır ve kölelik kaçınılmaz olur.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.