GÖRÜNEN SORUNLARIMIZ
GÖRÜNEN SORUNLARIMIZ- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi
İnsanoğlu 8 milyarı geçen nüfusun ihtiyaçlarını karşılamanın peşinde. Kolay da değil, ulaşımdan güvenliğe, sağlıktan barınmaya yüzlerce türden ihtiyacın karşılanması. Bunlardan belki de birinci derecede önemli olanı gıda. Neleri denemiyoruz ki? Bir taraftan yapay ete varana kadar bir dizi AR-GE çalışması içindeyiz.
Türkiye gibi bir tarım ve hayvancılık ülkesinde dahi et ve mısır tedarikini zaman zaman dışarıdan sağlıyorsak düşünmek lazım. Ekonomik veriler de dikkate alındığında tüketim üretimden fazla olduğunda kriz ortaya çıkıyor. Sonrası malum, fiyatların astronomik bir şekilde artması, sabit gelirlilerin haklı serzenişleri gündeme geliyor.
Özellikle son aylarda ortaya atılan bir fikir, bir söylenti, bir öneri... Araziye yatırım yapın. Bu söylemler de muhtemelen yurt dışı kaynaklı. Yurt dışından bir öneri, bir duyum gelmesin kulağımıza. Hemen enikonu yapmadan, araştırmadan uygulamaya koyarız. Amerika'da özellikle bir furya söz konusu, uygulayıcısı da var. Küçük olsun, büyük olsun arazi alın kenara koyun. Belki ileride gıdaya erişimde büyük sorunlar yaşayacağız. İnsanlar bir taraftan evlerini satıp arazi almanın peşine düşerken diğer taraftan da bitkisel üretim teknikleri için bilgisayar başındalar. Arazi verimliliği ve kıymeti ülkeden ülkeye değişiyor. Tamam ABD'de arazi kıymetli ancak su var. Milyonlarca hektarda mısır tarlaları var. Bizde öyle mi? Hoyratça kullandığımız sular şimdilik yer altına çekilme aşamasında. Bir sonraki süreçte sular bitme noktasına geliyor. Gündemi takip edenler bilirler. Çekilen suların yerine tabiat dolgu malzemesi istiyor. Obruk, obruklar, yer üstünde oluşan boydan boya yarıklar. Geçenlerde bir fotoğraf karesine sığacak alanda 24 adet obruğu görebiliyorduk. Yine aynı şekilde daha önce emek emek yaptığımız bir kısmı da kendiliğinden oluşan göletlerden Konya'mızda 17 tanesi kurudu. Suğla Gölü, Çavuşçu Göl, Akşehir Gölü sizlere ömür. Tuz Gölü'müzde de eskiye göre su oranı 1/7'ye kadar düşmüş Beyşehir Gölü de hayatta kalma mücadelesi veriyor. Biz de gölün kurumasını bir an önce tamamlamasına katkıda bulunmak için Ova'ya ve Isparta'ya su basıyoruz.
Su problemi tarımı direkt etkilemekte. Tarımsal üreticilerimiz ferasetli, izan sahibi. İlerisini görüyor. Acaba onun için midir ki şimdiye kadar herhangi bir su problemi yaşanmayan ha bire ayçiçeği, mısır, pancar ve sulu tarımın su ihtiyacı olarak zirvesindeki bitkileri ektiğimiz alanlarda su seviyesi çok hızlı şekilde düşüyor. Buna bağlı olarak da obruk sayıları da uzun yıllarda görülmeyen bir şekilde artıyor.
Su seviyesinin düşmesine paralel olarak tarla fiyatları da düşüyor. İnanın önceki yıllardaki tarlanın dönüm fiyatları yarı yarıya düşmesine rağmen alan satan da yok. Tabi bu fiyatları açıklanan tarımsal ürünlerin fiyatlarını da etkilemekte.
Köylerimizdeki asıl büyük problem gıda üretimini gerçekleştiren işgücünü bulamamak. Afganlar olmasa hayvancılık yapamayacak duruma geldik. Çoban yok maalesef. Suriyeliler de olmasa tarımda yevmiyede, aylıkçı çalışacak adam yok.
Bu işte bir tuhaflık var ancak bilemiyoruz. Her işte olduğu gibi bu işin çözümünü de yetkililere bırakıyoruz. Biz ne yapabiliriz, çözüme katkı verebilir miyiz, onu düşünen yok. Köylerde gıda üretimi yapan insanlarımızın evlatları şehirde. Yerine göre fabrikada işçi, AVM'de kasiyer olarak asgari ücret ya da bir miktar üstüne çalışıyor. Babaları gariplerim de 45 bin liraya çoban bulamıyor, günlük 2 bin TL'ye çalışacak adam bulamıyor.
Herkes bir sosyalitenin peşinde koşuyor. Şehirde yaşamak istiyor. Şehrin ekonomik değil ancak sosyal imkanlarından faydalanmak istiyor. Babasını yalnız bırakıp gittiği köyde çoban duran Afgan çok rahat. Ev kirası yok. Su parası yok. Elektrik de ağadan. Ağanın bahşiş olarak verdiği 3-5 koyundan 5-6 sene içerisinde bir mini sürü de oluşuyor.
Şunu da ihmal etmeyelim. Toprak ağasının oğlu köyde kalsa, evde kalıyor. Evde kalma lafı eskiden kızlarımız için kullanılırdı şimdilerde bekar çiftçiler için kullanılıyor.
Ağa babamız oğlanın askerliğini tamamlaması ile birlikte evini yapıyor, düzenini kuruyor, yıllarca kız arıyor. Şehre evlendirse kız çok ancak köy mü? Sosyalite.
Amcamızın da yapacak bir şeyi kalmıyor. Ya oğlanı şehre gönderme ya da Suriyeli bir kız alma seçeneğinden birini tercih ediyor.
Hakikaten biz olsak, siz olsanız bu durumda ne yapardınız?
Hulasa, hep söylemekteyiz, “su” SOS veriyor. Yeni bir tarım politikası, yöresel ekim politikasına ihtiyaç var.
-
Osman Avcı2024-10-04 15:41:47Mehmet Hançerli bey, Türkiye'mizde geçen son on yıl hem Konya şehrimiz ve hemi de memleketimiz Anadolu için kayıplarla geçen uğursuz ve gudubet yılları oldu. Kentimizde milenyumdan buyana sizin başkan olduğunuz yılların bitimine kadar her yönden gelişmeler vardı. Toplu Konut hamleleriyle sosyal mesken ihtiyacı fazlasıyla gideriliyordu. Büyük çaptaki müteahhit gurupları toplu konutlar yapıyordu. Üniversiteden yeni mezun olan mimar ve mühendisler dahi bir-iki blok ile sosyal mesken hamlesine destek veriyorlardı. Ayrıca çevre yolundan itibaren dükkan yapımları da son hızla ilerliyordu. Hatta bazı çevreler "bu kadar konut ve dükkana ihtiyaç yoktur. Belediye başkanları durmadan inşaatlar ile uğraşıyorlar;" diye dedikodu yapıyorlardı. Konya OSB de ise sanayi üretimi tavan yapmıştı. Güncelde kira artışlarından görüldü ki, bu konut ve dükkanlara ihtiyaç varmış. Sizlerin de daha iyi bildiği üzere şehrimizde 6. OSB projesine başlandı. Tarımda ise Yüce Allahımız bol yağmurlar vererek; hem kentimizin su ihtiyacını giderdik; ve hemi de tarlalarımızın su ihtiyacını fazlasıyla karşılardık. Hatta birara barajlarımızdaki su fazlalığından su taşkınları oluşurdu. 2020 deki pandemiden bu yana memleketimizin üzerini yağmur vermeyen kara bulutlar kapladı; ekonominin bütün sektörleri global krizlerin verdiği krizlerden ötürü (ithalat ve ihracat dengesizliğinden oluşan cari açıklar, kur zıplamasıyla ile oluşan maliyet artışları) birer birer raydan çıkmaya başladı. Kısacası her alanda bereketsizlikler oluşmaya başladı. Artık pahalıya da olsa kentimizde su bulamıyoruz. Güncelde şebeke sularını temizlik amaçlı kullanıp, içeçcek sularımızı hepten hazır damacana ve pet şişeler ile karşılıyoruz. Konya ovasında obruklar mantar biter gibi hızla çoğalıyor. Eğer bir gün Ereğli-Karaman-Karatay üçgeninde yerleşim yerleri çökerse hiç şaşırrmayalım. Konya ovasındaki arazilere ilgisizlik de bu vehim ve korkulardan oluşuyor. Modern şehir hayatı dediğimiz "kentleşmenin verdiği sıkıntılar" ise daha bir ayrı inceleme konusudur. Yüce Allah encamımız ve sonumuzu hayr eylesin.