Bugün hasbihale üçüncü bölümle devam etmek istiyorum.
Bununla da son vereceğim.
Burada, hasbelkader köşeyi (!) tutmuş biri olarak muradım ne ola?
Muradım, onca yetersizliğime rağmen emperyalist sömürücülerin ülkemize ve milletimize neler yaptıklarını yakın tarihten küçük alıntılar yaparak ele alıp, farkındalık ve bilinç oluşmasına katkı sunmaktır.
Bu önemlidir, zira olan biten her şeyde süreç/sebep-sonuç ilişkisi vardır. Bu bakımdan tarihî objektif analize tabi tutanlar hali ve istikbali daha iyi anlarlar.
Yakın geçmişte kimin ne yaptığını bilmeden veya bilinçli olarak gizleyerek bugün yurtsever/antiemperyalist/ bağımsızlık yanlısı gibi ortalıkta dolaşmak en azından cahillik ve bir tık sonrasında ise sahtekârlıktır.
Yakın tarihimizin IMF’li yıllarına bakmak, ne demek istediğimi anlamak için yeterli olacaktır.
IMF’li yıllarımız...
IMF’nin fiilen faaliyetlere başlamasından tam 10 gün sonra, 11 Mart 1947’de dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından yapılan anlaşma neticesinde IMF’ye üye olan Türkiye, o dönemde üye olan ülkeler arasında 41. ülke konumundaydı. Türkiye üye olduğundan itibaren, IMF ile çoğu bir yılda geri ödemeli olarak 19 farklı Stand-by anlaşması yaptı.
IMF ile yapılan Stand-by anlaşmalarının hangi başbakan döneminde imzalandığını incelediğimizde ise; Adalet Partisi’nden başbakan olan Süleyman Demirel döneminde 6 Stand-by anlaşması yapıldığını görüyoruz. Bülent Ecevit’in 2 kez CHP, 3 kez de DSP’den başbakanlığı döneminde IMF ile Stand-by anlaşmaları yapan Türkiye, İsmet İnönü’nün CHP’den başbakan olduğu dönemde de 4 Stand-by anlaşması imzaladı. Şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’den başbakanlık yaptığı 2005 yılında ise IMF ile bir kez Stand-by anlaşması imzalandı.
Yorumsuz sunuyorum. Zira herkes kendi yorumunu yapmalıdır.
Ve nihayet...
Mayıs 2013’te 281 milyon SDR (390 milyon $)’lık son ödemenin yapılması ile Türkiye’nin IMF’ye olan borcu resmen bitmiştir.
Burada "Gezi olayları" adı altında ortaya çıkan vandallığın, aynı günlerde yapıldığını hatırlatmama gerek var mı, bilmiyorum.
**
Biraz da kasvet dağılsın, IMF' li yıllarda görev yapan ( 2001 krizi) MB Başkan Yardımcısı Şükrü Binay'ın anlatımına kulak verelim. Olan biteni içinden yaşayan, dobra bir bürokrat.
*
Harvard ile telekonferans sistemi kurmuştuk. Onlarla iki haftada bir, ayda bir tartışıyorduk. Bu işin gitmeyeceğini herkes söylüyordu. Ben de o zaman Gazi ve Süreyya ile kavga ettiğim için ilişkimiz limoniydi. O gün, Pazartesi akşamı Sümer Oral’ın (Maliye Bakanı) İstanbul’da Feriye Lokantasında G 20 ülkelerinin temsilcileriyle yemeği vardı. Salı günü öğlen uçağıyla döndüm. Dediler ki "Gazi Erçel seni bekliyor". Gittim bankaya, odada Fischer ve Cottarelli bağırış çağırış... Onlar bastırıyor: "Bir an önce dalgalı kura geçin." Ben, Cotarelli ile kavga etmeye başladım. O sırada Fischer, IMF Başkanı Horst Köhler ile telefonda konuşuyor. Bir taraftan da Cottarelli ile kavgamı dinliyor. 900 trilyon lira meselesi açılınca, Cottarelli "Sen bunları bana söylemedin" dedi. Ben de "Böyle olacağını söylemedim mi?" dedim. Cottarelli panik atak geçirdi. "Midem ağrıyor" diyerek tuvalete gitti. Bizim odacılar, "Cottarelli kusuyor" dediler. O kadar gergindi ortalık.
* Derviş’le neden kapıştınız?
2001 Eylülü, bütçe yapılıyor. Tunca Toskay (Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı), Faik Öztrak (Hazine Müsteşarı), Kemal Derviş ve Sümer Oral (Maliye Bakanı) var. "FDF yüzde 6.5 olmazsa ne olur? Şu kanun çıkmazsa ne olur? IMF bilmem ne der?" Habire tehdit edip duruyorlar. Süreyya Serdengeçti Merkez Bankası Başkanı, ama konuşmuyor. Bana "Söylesene, söylesene" diyor. Toskay ve Oral bir şey demiyorlar. Sadece "Şükrü, ara sıra bana uğrasana" falan diyorlar. Ben ise "Delikanlı gibi çıkıp söyleyin, IMF’nin kölesi miyiz? Ne yiyeceksek kendimiz yeriz" demeye çalışıyorum. Bunlar hiçbir şey söylemiyorlar. "Şükrü bizim adamımız" havasındalar. Neyse oradan çıktık, IMF ile yemek için Merkez Bankası Sosyal Tesisine gittik. Benim zaten canım sıkkın, tansiyonum da yüksekti. Dört tane votkayı içtim. Yemeğe oturdum, IMF’ye sulanmaya başladım.
Derviş: Bardağı bırak
Yemekte Cottarelli’den sonraki IMF Masası Şefi Juha Kahkohen ve IMF’nin Türkiye Daimi Temsilcisi Odd Per Brekk var, onlar bulaşmıyorlar. IMF’den genç bir oğlan var, iki yıllık. O başladı: "İşte enflasyon hedeflemesi şöyle, cart, curt..." diye. Ben de, "Sen IMF’de kaç seneliksin?" diye sordum. "İki seneliğim" deyince "Ankara’da hayvanat bahçesi var, sen gördün mü?" dedim. Kemal Derviş de "Şükrü, elinden şarap bardağını bırak ve biraz daha dikkatli ol" gibi şeyler söyledi. Bebe! Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanını Merkez Bankası Başkanını almış, onlara talimat veriyor. Kanıma dokundu, Fatih Özatay’a (Merkez Bankası Başkan Yardımcısı) "İstifa ediyorum, Süreyya’ya sahip çık" diyerek çektim eve gittim.
*
Tarih böyle bir şey. Maskeleri düşürür. Kim, kimdir? Kim, kime hizmet eder?
Neden Ankara'da otel odalarında gizlice IMF yetkilileri ile CHP'liler görüşür?
Tarih böyle bir şey. Maskeleri düşürür.
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ