Konya
°C
Yeni Meram

KONYA’DA DOĞUM, AD KOYMA ÇOCUK ÇEYİZİ SERGİLEME GELENEĞİ

KONYA’DA DOĞUM, AD KOYMA ÇOCUK ÇEYİZİ SERGİLEME GELENEĞİ- Yaşar BARIŞIK- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
18.01.2022 01:59
17.01.2022 17:01
0
2504
ABONE OL


Saygıdeğer Yeni Meram Gazetesi okurlarımız; bu hafta sizlere yine Konya’mızın unutulmaz geleneklerinden olan yeni doğan çocuklara ad koyma ve kız ve erkek tarafından yapılan çeyizleri anlatmaya çalışacağım.
İnsan doğumla hayata ilk adımını atar. Bu olay çok önemli olduğundan gerek doğumdan önce gerekse doğumdan sonra bir takım işlerin yapılması gerekmektedir. Gelinin hamileliği anlaşıldıktan sonra, kız annesi ve kayınvalide hemen ön hazırlıklara başlardı. Her iki taraf anlaştıktan sonra doğacak çocuk için gerekli olacak eşyaların hazırlığına girişirlerdi. Şimdi olduğu gibi her şey hazır olarak çarşıdan alınmaz, bunlar kendi imkanları ile dikilir, örülür, hazır pakette bezler satın alınmazdı. Çocuğa yatağı, yorganı, kundağı, zıbını, patiği başlığı, bol miktarda da kaputtan çocuk bezi dikilir, sibeği özcesi ne lazımsa özenle hazırlanırdı. Hele doğacak çocuk ilkse bu özen kat kat artardı. 25-30 yıl öncesine kadar hala, doğumevine gitmek istemeyen kişiler için eve mahalle ebeleri gelir, yanında tecrübeli komşuların da yardımları ile doğumu yaptırırlardı. Bu doğumlar kesinlikle doğal doğumlardı. Anne annelik şefkatinin ilk tadını bu vesile ile alırdı. Şimdi ise maalesef çok kişi doğum öncesi doktor kontrolleri ile sezeryanla doğumu tercih etmekte, buda ikinci bir doğum için oldukça tehlikeli risk oluşturmaktadır.
Doğum anı yaklaştığında mahalle ebesine haber verilir doğum gerçekleşirdi. Gelinin annesi doğum anında kendisinin de bulunması istemişse, hemen haber gönderilerek çağrılırdı. Şayet gelinin annesi doğum anında bulunmamışsa, doğumdan sonra kendisine haber gönderilerek bu hayırlı olay kendisine müjdelenirdi. Gelinin annesi haber getirene müjde olarak çember, çorap mendil veya bahşiş olarak para verirdi. Doğan çocuk önce ılık bir su ile yıkanır, ince bir tuz ile de tuzlanırdı. Çocuk tuzlanmazsa çocuğun kokacağına ve büyüdüğünde tatsız tuzsuz olacağına inanılırdı. Bugün bile bazı kişilere “O duzsuz“ denilmesinin nedeni buradan kaynaklanmaktadır. “DUZSUZ” bir Konya deyimi olup Tuzsuz kelimesinden bozulmadır yani GONYA ağzıdır.

Daha sonra diplomalı ebeler tuz yerine asit borikli su kullanmış ve çocuğu doğumdan sonra bu su ile yıkarlardı. Tuzlama işi bittikten sonra çocuk kundağa sarılarak bekletilir, üç ezan işitilmedikçe meme verilmezdi. Eğer çocuk öğleden önce doğmuşsa öğle ve ikindi ezanları okunduktan sonra aileden bir erkek çocuğun kulağına eğilerek bir ezan okurdu. Sonra da Yasin okuyarak çocuğun yüzüne üflerdi. Sağ elinin işaret parmağını Yasin-i Şerifin üstüne sürdükten sonra, çocuğun ağzını el ile açardı. Böyle yapılmasının sebebi ileride çocuğun okumuş bir kimse olacağına inanılmış olmasındandı. Çocuğun ağzı açılır açılmaz annesi meme verir ve kundağa sararlardı. Ebe hanım bahşiş almak için, kundaklı çocuğu öne babaannesinin kucağına verir. “Al bakalım babaannesi torunun elini öpsün“ der ve oda alır. “Bakalım ömrü uzun olsun, Allah hayırlı etsin” der ve öper sever, ebe hanımın bahşişini çocuğun kundağına sokardı. Ebe hanım bu defa çocuğu alır, anneannesine verir aynı sözleri söylerdi. O da öper sever, uzun ömürler ve afiyetler dileyerek bahşişi kundağa sıkıştırırdı. Çocuğun dedeleri de bahşişi yastığın altına koyarlardı. Çocuğun doğumunu duyan akraba ve yakın komşular o gün tebrik için gelirlerdi. Yakın komşular o gün şekerle yapılmış paluze yahut muhallebi veya çorba gönderirlerdi. Bu iş 3-4 gün sürerdi. İlk kutlamayı yapan komşular akrabalar arkadaşlar 3-5 gün sonra tekrar gelirlerdi. Bazı kişiler gerek çocuğa gerekse anasına bir şeyler getirmeyip yalnız “GÖBEK PARASI“ denilen bir bahşişi yastığın altına koyarlardı. Çocuğa ve annesine hediye getirenlerde az çok “Göbek Parası” vermeleri adettendi. Beş on gün sonra ise baklava, börek, lokum, süt, şeker, tas yoğurdu gibi yiyeceklerden birisiyle çocuk evini yoklamaları adettendi. Lohusanın bileğine kadar kına yakmakta adettendi. Eskiden erkek çocuk doğuran anaların başına kırmızı krep bağlarlardı.

Çocuğa ad takma işi ise ayrı bir törenle yapılırdı. Bazı yerlerde olduğu gibi Konya’da çocuğun doğumunun yirminci günü, lohusanın kaldırıp çocuğu beşiğe alarak mevlüt okutulup ad koyma geleneği yoktu. Konya’da ailenin yaşça ve hatırca en büyüklerinden birinden çocuğa ad koymasını isterlerdi. Ya da günün modası olan isimlerden 15-20 kadarı kağıtlara yazılır kura çekilerek çocuğun ismi belirlenirdi. Bazı ailelerde çocuğun anne veya babasından birisinin adı konurdu. Hele kocanın babası ölmüş, annesi sağ ise kayınvalide olan bu hanımın kocasının adının verilmesinde ısrar ederdi. “Kocamın adı, incirimin tadı“ diye torununu severdi. Çocuğun akrabasından birinin adı konulmuş ise, ismi konulan bu kişi tarafından çocuk daha çok sevilirdi.

Yukarıda belirttiğimiz gibi doğum çocuğun büyükannesi tarafından hazırlanan çocuk çeyizleri, lohusanın odasının bir bölümüne asılarak misafirlerin görmesi sağlanılırdı. Bu arada duvarın bir köşesine de MAŞAALLAH asılarak kötü nazarlardan korunulmuş olurdu. Çok ailede sık sık yüzerlik yakarak, nazara karşı çocuk ve lohusayı tütsülerlerdi. O yıllarda gerçekten bu güzel gelenekler yapılırdı.

Not: Bu arada anne adaylarından küçük bir rica , o gerçek annelik duygusunu yaşamak istiyorsanız (özel durumlar hariç tabi- ölüm tehlikesi gibi) doğal doğum yapınız, çünkü annelik hakkı bu yüzden ödemez! SAYGILARIMLA.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.