Otobüsün saati mi olurmuş? - Adnan Yıldırım - Yeni Meram Gazetesi
Bak bak bak…. Lafa bak!
Hasbinallaaaaaahhh..!
Güler misin ağlar mısın, vallahi bilemedim.
*
Sevgili okurlar, geçtiğimiz gün öyle trajikomik bir olay yaşadım ki, hatırladıkça hem gülüyorum hem üzülüyorum.
Ne mi oldu?
Anlatayım.
Ben her sabah işe gelmek için 44 numaralı otobüsü kullanırım.
Ve sizinde bildiğiniz gibi her otobüsün belirli ve planlı geliş gidiş saatleri vardır.
Her sabah saat dokuz buçukta 44 numaralı otobüse binerek işe gelirim.
Kalkış saatimi, hazırlanış saatimi ona göre ayarlar ona göre evden çıkarım.
Yine o gün de her zaman ki saatte durağa geldim, yine her zaman ki yolcularla beklemeye koyulduk.
Ama her zaman ki saatinde gelmesi gereken otobüs, yine her zamanki gibi saat dokuz buçuk oldu yok, dokuz otuzbeş oldu yok, dokuz kırk oldu yine yok. Bizde yine geç geleceğini düşünerek telefonlarla oynamaya başladık haliyle.
Zira bu zaten alışık olduğumuz bir durum, sadece o güne mahsus değil, zaten çok nadir tam dokuz buçukta gelir otobüs, yani pek yadırgamadık.
Neyse, durakta oturmuş beklerken bir müddet sonra başımı kaldırdım bir baktım ki 44 numaralı otobüs, sanırsın arkasına güçlendirici turbolarını takmış, cehennem atlısı gibi dörtnala geliyor.
Hemen kalktım elimi kaldırdım, sağ olsun 15-20 metre sonra durdu da binebildik. Eee o hızla anca durabildi ne yapsın.
Neyse…
Biz telaş için otobüse binerken şoför bey ağabeyimiz ne dese beğenirsiniz?
“Kafanızı telefonlardan kaldırsanız göreceksiniz otobüsün geldiğini” mealinden bir celalleniş sergilemesin mi? Ha burada ‘kaldırsanız’ da ki çoğul eki nezaketinden değil, diğer arkadaşı da kastediyor ondan.
Ben de bu lafın üstüne gayri ihtiyarı “Sizde geç geldiniz” deyiverdim.
Hay dilimi eşek arası soksaydı da demeseydim.
Çakmak çakmak çakan gözlerindeki o ateş huzmeleriyle ne dese beğenirsiniz?
“Otobüsün saati mi olurmuş” demesin mi?
Aman Allah’ım, resmen beynimden vuruldum.
O anda şoför bey ağabeyimizin yüzündeki cehaletin gözle görülür elle tutulur olduğunu fark ettim. Uzansam dokunacaktım. O derece.
Hiçbir şey demeden, küçük bir tebessümle sessizce yerime otururken yaşadığım şokun etkisiyle etrafıma bön bön bakmışımdır muhtemelen.
O, arkamdan birkaç bir şey daha söyledi ama ben yaşadığım şokun etkisiyle hiçbir şey anlamadım.
Bu durum birkaç durak daha tekrarlandı. O kadar hızlı kullanıyordu ki otobüsü, duraklardan 15-20 metre ötede durabiliyordu ancak.
Şoför bey ağabeyimiz muhtemelen çay-sigara molasını biraz uzattığından, kalkması gereken saatte kalkmadığı için, geç kalacağı korkusuyla, gaza bastıkça basıyor, durakları ya geçiyor ya da çok ötede duruyordu.
İşte böyle sayın okur. Bir otobüs şoförü ağabeyimizin bana sabah sabah verdiği ders buydu. Meğer biz yıllarca yanlış biliyormuşuz, otobüslerin kalkış geliş saatleri yokmuş, akıllı duraklardaki o saatler, cep telefonlarımızdaki o akıllı durak uygulamaları tamamen aldatmacaymış, meğer her şey keyfe keder uygulanıyormuş.
YETKİLİLERE HİÇ ÖNEMSEMEYECEKLERİ KÜÇÜK BİR ÖNERİ
Kıymetli muhteremler;
Resmi kurumlarda üniversite mezunlarını çaycı ya da temizlik işçisi olarak işe alacağınıza, bari vatandaşla daima iç içe olan halk otobüsü şoförlerini üniversite mezunlarından seçin.
Hatta üniversite mezunu olmasını şart koşun. Hatta ve hatta en az iki yabancı dili zorunlu kılın.
Çok yerinde bir karar olur.
Böylelikle hem üniversite mezunu arkadaşlarımız daha az ucuza harcanmış olur, hem de vatandaş otobüslerde güler yüzü görür.
Zira bu iş biraz kültür, biraz nezaket, biraz da iş disiplini istiyor değil mi?
Ciddiyim bak. Vallahi.
(İşini hakkıyla yapan belediye otobüsü şoförlerimiz bu yazının tamamen dışındadır.)
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ