TARIMDA YAŞANABİLECEK KRİZLER
TARIMDA YAŞANABİLECEK KRİZLER- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi
Dünyadaki nüfus artışı ve küresel ısınma bir dizi tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Daha önce de vurgulamıştık, buzulların erimesi, her yıl sıcaklık rekorlarının art arda kırılması boşuna olmasa gerektir. Tabiat olayları da beklenen cinsten değil. Konya’mızdan örneklendirirsek en sıcak aylarda sıcaklıklar 30-33 derece civarında seyrederken son yıllarda 33-36 dereceye kadar yükselmiş durumda.
Hoyratça su kullanımı ve mevsimsel sıcaklık artışları karpuzu da vuruyor diğer tarım ürünlerini de. İşçilik bedelleri gün gün yükseliyor. Milyonlarca sığınmacının geldiği Türkiye’de, tarımda çalıştıracağınız insan gücü bulmak zor. Bulduğunuzda da astarı yüzünü geçiyor. Tarımla sürekli iç içeyiz. Bu işten ekmeğini kazanan kardeşlerimiz büyük problem yaşıyorlar. Memleket insanı farklı sebze ve meyveler yetiştirerek üretim ve istihdama katkı sağlıyor idi.
Kiraz örneğini verecek olursak bir taraftan susuzluk diğer yandan tarımsal girdi fiyatlarındaki astronomik artışlar almış başını gidiyor. Özellikle gübre ve ilaç fiyatlarına yetişmek mümkün değil. 1500 TL. Yevmiye ile kirazı toplattıracaksınız. Günde azami toplayacağı 40 kg kiraz. İlacı, suyu, gübresi, budaması ve kiraz simsarlarının eline düşüş. Derbent’te 15-20 kiraz ağacı olan bir dostumuz, kirazı toplattırmadım, uçan canlılara yem oldu, diyor. Bir diğer dostum, şaka değil, cami hoparlöründen köylüye anons yapmış. “Benim bahçemdeki kirazları toplayabilirsiniz, helaldir.” diye.
Dedik ya, çiftçinin derdi devasa. Zeytin üreticisinin durumu pek mi iyi. Bir taraftan kaynaklar kurumuş, zeytin ağaçlarına tankerle su getiriyor. Üretim ve kalite düşmüş. Anormal yükselen sıcaklıklar, zeytinlerin küçük ebatta kalmasını sağladığı için zeytinlerdeki yağ oranını da düşürmüş. Diğer taraftan da mücadele pek bir başarı sağlanamayan Akdeniz sineği paniği. Bu da neyi getiriyor, zeytinyağı elde ederken kullandığınız zeytin miktarı iki katına çıkıyor. Bugün en hesaplı olan üretici köylülerde dahi, soğuk sıkım zeytinyağının litresi 500 liraya çıkmış durumda.
Geçen hafta Ege Bölgesinde domates üreticilerinin bir eylemi oldu. Yolu trafiğe kapatıp seslerini duyurmak istediler ve kısmen de duyurdular. Salçalık domatesin kilosu 3 TL ve alan yok. Niçin alan yok derseniz, Yeni Hal Yasası’ndan dolayı. Eskiden üreticiler ürettiklerini istediği şekilde, istediği insana satabiliyordu. Peki şimdi, domates hale girecek. Devletin vergi alması lazım. Tarlada 3 TL olan domates, hal esnafının insafı doğrultusunda kaça çıkar siz düşünün.
Alibeyhüyüğü eşrafından bir dostumuz ile sohbet ederken dile getirdi. Tarlada domates 1,5 TL dedi. Hal esnafı da tarlada kalmış hem de 1,5 TL olan domatesi toptan kaça kalır, kaça çıkarır varın onu da siz düşünün.
Bugün örneklendirmelerden gidiyoruz. Son açıklanan hububat fiyatlarında görüldü. Çiftçiler açıklanan fiyatlardan pek memnun değil. Devletin verdiği buğday ve hububat fiyatlarını makul gören borsa esnafı ve borsa yönetimine ateş püskürüyorlar. Yine Zincirli Mahallesi’nden bir çiftçi dostumuzla sohbet ettik. İki tane Afgan çalıştırdığını ifade etti. “Kaldırdığım mahsulü sattım. Afganların maaşını, gübre, ilaç ve diğer girdi maliyetlerini koyduğumuzda bırakın kârı, zarardayım.” diyor.
Aynı hesabı pancarda, mısırda ve diğer sulu tarımda da göreceğiz. Eğer hububat fiyatlarındaki devletin verdiği fiyatlar mısırda, pancarda, ayçiçeğinde vb. ürünlerde devam ederse ki edecek, siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü. Niçin toplumun öfkelenmesini sağlıyoruz bilmem ki. Emeklinin, EYT’linin, eskilerde küçük esnafın, şimdilerde sanayicinin öfkesine gariban köylüleri niçin katıyorlar ki?
İnsanların ceplerine, cüzdanlarına, ekonomilerine, alışageldikleri düzenine dokunursanız gün gelir unutmaz. O da bugün kendini idare edenleri unutmaz.
Tarımda bir açmaz söz konusu. Bazı bölgelerde yer altı suları kurudu. Bazı bölgelerde de kurumasına ramak kaldı. Kirazda, zeytinde örneklendirdik. Allah aşkına pazara gidiyoruz domates, 15, salatalık 10, fasulye 15, kabak patlıcan 15 TL. Toplama parası dahi değil.
Memleketin kurtuluşu ve ayakta kalması üretime bağlı. Üreteceksiniz, iç ve dış piyasada satacaksınız. Zararına üretir misiniz? Zararına satar mısınız?
Devletin de vergiye ihtiyacı varsa 300 milyar dolar maliyeti olan EYT’linin emekli aylıklarının ödenmesi gerekiyorsa, tek çare sadece sıkı para politikası uygulamakla çözülemez. Enflasyonu işçiye, çiftçiye verilen zamlardan ziyade, elektriğe, doğalgaza yapılan zamlar etkiler.
Üretime değer verin, yön verin, eli nasırlı insanlara kıymet verin.
-
Osman Avcı2024-08-12 14:06:12Mehmet Hançerli bey, tarlada yetişen ürünleri toptan bazında yasalar ile hal esnafının eline düşürmüşüz. Bağ, bahçe ve bostanda yetişen küçük çapta mevsimlik bireysel üreticileri de belediye zabıtalarının eline düşürmüşüz. Zabıtalar semt pazarlarında kaşarlı pazarcıların haricinde; bahçesinden sebze ve meyve getiren bireysel üreticilere satış yaptırmıyorlar. Aslında merkez çarşıdaki kadınlar pazarı örneğinde olduğu gibi belediyeler semt pazarlarını hafta 3-4 gün bireysel üreticilerin sebzelerini sattığı mahalle kadın pazarları haline getirmesi gerekir. Belediyeler bu uygulamayı en azından yaz mevsiminde uygulamalıdır; çünki sebzeler fazla dayanmaz; hemen satılıp, tüketilmelidir. Hükümet sebze ve meyveden her türlü vergiyi kaldırmalıdır. Ayrıca belediye zabıtaları da semt pazarlarında satış yapan bireysel üretici kadın ve erkekleri haraç-mezat türünden rahatsız etmemeliler. Hiper ve süper marketlerde GDO lu olduğu halde ucuz sebze ve meyve bulamıyoruz. Bunlar marketlere yeni geldiğinde fiyatları anormal yüksek oluyor; vatandaş pahalı olunca alamıyor. Bu defa marketin manav reyonundaki sebze ve meyveler çürüyüp, hepten çöpe atılıyorlar. Bu uygulama ile biz üreticiler yaz mevsiminde memleketimizin yerli ürünlerini bari gönül rahatlığıyla satabilelim. Konyalı hemşehrilerimiz de ucuz fiyata GDO suz, tatlı, sulu sebze ve meyve yiyebilsinler. Yüce Allahımız üreticilerimize kolaylık, bereket ve bol kazanç ihsan eylesin; İnşaallah...Amin.