TÜRKLER GELİYOR

Kışkırtıcı ve abartılı bir başlık kullandığımın farkındayım. Biraz da yazar kurnazlığı yapmak istedim diyelim. Yani kışkırtıcı bir başlık seçerek yazının okunurluğunu artırma çabası.
Evet, başlık biraz abartılı ve kışkırtıcı ama en azından ucundan bucağından görünür hale gelen bir tarihi süreci de işaret ediyor.
Türk devlet aklı etki ve nüfuz alanını yakın coğrafyasından başlayarak sistematik bir şekilde genişletmeye başladı. Bunun jeopolitik ve bir cihetten teopolitik imkanları zaten mevcut bulunuyor. Son hegomon ABD’nin bir şekilde boşaltmak zorunda kaldığı coğrafi alanlar bize tarihi bir fırsat sunuyor diyebiliriz. Yani bu açıdan bakıldığında da konjonktür oldukça elverişli görünüyor.
Türkiye'nin tarihsel etki alanlarında yeni yüzyılın aday hegomonu olarak Çin'in rol kapmaya çalışması ve en azından görünürde böyle bir rol için yeterli ekonomik güce sahip olması yanıltıcıdır diye düşünüyorum.
Elbette Çin büyük bir ekonomik ve siyasi güç merkezidir. Büyük bir üretim gücü ve karşı konulamaz bir nüfus varlığı jeopolitk kapışmada rakiplerine karşı üstünlük kurması için yeterli sayılabilir. Bu büyük gücün elinde bulundurduğu ve yeni düzende etkili olmak için sahaya sürdüğü imkanlar asla göz ardı edilemez. Uzunca bir süredir Afrika kıtasında softpower ile etkili olduğu biliniyor. Şimdilerde Suudi Arabistan ile İran'ı görüşme masasına oturtmak suretiyle Ortadoğu’ya sarkmış olması ve Ukrayna'da NATO ile savaştığını ifade eden Rusya ile stratejik işbirliği anlaşmaları imzalamış ve hayata geçirmiş olması dikkatlerden kaçmıyor. Çin üzerinden daha da detaylandırılması mümkün olan bu reelpolitik saptamalar biraz da abartılı bir şekilde kurmaya çalıştığım "Türkler Geliyor" tezi ile çelişmiyor mu?
Evet ilk bakışta bir çelişkiden ve hatta ham hayal görmekten söz etmek mümkün. Senin etin ne budun ne? Diye de söylenebilirsiniz.
Kurduğum iddialı hüküm cümlesinin altını doldurmaya çalışmak elbette benim görevim. Şimdi onu yapmaya çalışacağım. Önce, emekli olmaya hazırlanan yorgun hegomon ABD hakkında birkaç kelam etmemiz gerekiyor.
PaxAmerikana veya bir başka deyişle Amerika'nın domine ettiği Anglo Sakson küresel sistem dünya insanlığına yeni bir bakış açısı, yaşama biçimi, gelecek kurgusu, güvende olma duygusu, daha iyi bir yaşam umudu önerdi ve bunu bir ölçüde hayata geçirdi. Bunun için kurumlar, şirketler, psikolojık operasyon merkezleri, film endüstrisi, fastfood beslenme teknikleri, yeni ilişki biçimleri üretti. Birçok açıdan cazip bu öneriler çok büyük büyük bir kitle tarafından kabul edildi, değişik dozajlarda benimsendi.
Yani bu yeni hegomonya oransal olarak büyük ölçüde iknaya ve rızaya dayalı gerçekleşti. Belki de bu nedenle küresel bir etki oluşturdu.
Şimdi geldiğimiz tarih diliminde artık bu yorgun hegomon kendini yenileyemiyor, cazibesini kaybediyor ve kaçınılmaz akıbetini gördükçe de haydutlaşıyor, hak hukuk tanımıyor ve daha fazla kaba güce başvurmak zorunda kalıyor. İşte bu nedenle tarihin çöplüğüne doğru hızlı bir şekilde sürükleniyor.
Yazının hacmini daha fazla artırmamak için kısa yoldan sonuca gidiyorum.
Amerika'nın başını çektiği Atlantik sistemi bir başka deyişle Anglo-Sakson uygarlık elindeki kan, bütün bedenini kaplamış necaset (pislik) ile yorgun ve bitap düşmüş durumdadır ve kaçınılmaz akıbetine doğru sürüklenmektedir.
Yükselen bir güç ve korkutucu bir dev olarak Çin yeni bir uygarlık inşa edecek birikime sahip değildir. Yani değerler sistemi olarak insanlığa sunacağı cazip bir şeyi yoktur. Büyük bir ekonomik güç olmasına rağmen yeni bir küresel sistem mimarisi ortaya koyamaz, kitleleri ikna edemez ve hiçbir şekilde kitleleri cezbedemez. Söz gelişi halkları serbest bıraksanız hemen hemen hiç kimse Çin de yaşamak istemez.
İşte bu nedenlerle Türkler'in temsil edebileceği değerler sistemi önümüzdeki yüzyılda büyük bir medeniyet yürüyüşüne çıkabilir. Yeni yüzyılın paradigması insani erdemler ve merhamet üzerine inşa edilecek. Bence bunun bütün işaretleri mevcuttur.(bir hususu önemine binaen tekrar belirtmem gerekiyor. Ben Türkler derken bir ırktan, etnisiteden söz etmiyorum. Bir misyondan söz ediyorum)
Horasan (güneşin yükseldiği yer) yeniden tarih sahnesine çıkacak. En azından ben öyle umuyorum.
Yeni hükümete, özellikle savunma, dışişleri ve istihbarat kadrolarına bir de bu gözle bakmak gerekir diye düşünüyorum. Peki Şimşek nereye düşüyor? Diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Haklısınız. Bu biraz daha gözlem yapmamız gereken bir alan diyeyim. Şimdilik...