2020’NİN SONU KENTLERİN DE SONU MU OLDU?- Armağan GÜLEÇ KORUMAZ- Yeni Meram Gazetesi
Kabul edelim korona pandemisi en çok kentleri etkiledi. Çocuk, genç, yaşlı demeden soluklanmaya gidilen parklar bomboş kaldı. Arkadaş sohbetlerinin, iş yoğunluğundan vakit ayırıp iki çift laf etmek, dikkat dağıtmak isteyenlerin mekanı kafeler boşaldı. Yürüyüş yaptığımız sokaklar ıssızlaştı. Alışverişlerimizin merkezi AVM’ler terkedilmiş kuytu yerlere döndü. Sevdiklerimizle yediğimiz yemeklere ev sahipliği yapan restoranlara bariyerler çekildi.
Ne çok şeye hasret kaldık…Kentsel mekanların önemi bu pandemide bir kez daha ortaya çıktı. Peki kentlerin yaşadığı bu travma kalıcı mı geçici mi olacak? Kentler ve kentliler bu şartlarda yaşamayı ne kadar kabul edebilecek?
Medeniyetlerin potası, binlerce yıllardır ev sahipliği yapan ve çoğu zaman eskisinden daha iyi olarak geri gelmek için kriz yaşayan kentlerimiz 2020’de bitap düştüler. Tüm yeniliklerin gerçekleştiği, yaratıcılığın geliştiği, yeni fikirler için bir araya gelinen, geleceğin inşa edildiği kentlerimiz salgınla kıyasıya bir mücadele verdi.
Kabul edelim bu mücadele kentlerimiz için gerçekten zor geçti. Şimdiye kadar bildirilen tüm enfeksiyonların ve ölümlerin neredeyse %95’i kentlerde meydana geldi. Bu benzersiz ve derin kentsel kriz dünyanın dört bir yanında kent yöneticileri için bir stres testi haline geldi. İdareciler sağlık ve eğitimden vergi ve toplu taşımaya kadar her şeyi tekrar yeniden düşünmek zorunda kaldılar.
“Covid, her zaman var olan derin eşitsizlikleri ortaya çıkaran bir X-ray makinesi gibidir.”
Okuduğum bir makalede yer alan bu cümlenin devamında Covid’in, işsizlik, yoksulluk, eşitsizlik gibi kentlerin halihazırda sahip olduğu mevcut zorlukları şiddetlendirdiğinden bahsediyordu. Şu bir gerçek ki Covid-19’a karşı en savunmasızlar kentliler oldu. Ve bulduğumuz şey, ekonomik coğrafyanın yaşadığımız coğrafyadan ne kadar daha önemli olduğu gerçeğiydi. Bu salgın, toplumlarımızda olan biteni ortaya çıkardığı, gerçeklerle yüzleştirdiği için bir X-ray makinesine benzetilmişti.
Son birkaç bin yıldır var olan bulaşıcı hastalıklar ve salgınlar muazzam acılara, büyük kayıplara neden oldu ancak aynı zamanda kentlerde gerçekten çok derin ve kalıcı gelişmelere yol açtı. Kısa vadede ezici çoğunlukla olumsuz bir deneyim olan Covid-19, diğer taraftan şehirlerimizin en iyi yönlerinden bazılarını, kent yöneticilerimizin belediye başkanlarımızın olağan üstü yaratıcı tepkilerini, toplumsal dayanışma ve fedakarlığın fevkalade ifadelerini, girişimcilerimizin marifetlerini ortaya çıkarmadı mı?
Şehirler ölmez!
Kentlerimiz Covid-19’un ezici sonuçlarına rağmen yaşayacak, ölmeyecek. Evet gelecek belirsiz, belki biraz kasvetli. Cevap bekleyen çok fazla soru var. Ancak şehirler, salgın hastalıklardan her zaman galip çıktı. Şehirler ölmez ama sanırım bu sefer dokularında kalıcı değişiklikler meydana gelecek.
Her şeye rağmen, dileyelim ki yeni yıl önce sağlıkla, sonra yeni umutlarla gelsin.
Sağlıcakla.
HABER KAYNAĞI : HABER MERKEZİ