Konya
°C
Yeni Meram

FİLİSTİN VE BÖLGE POLİTİKALARINDA TÜRKİYE’NİN YERİ-3

FİLİSTİN VE BÖLGE POLİTİKALARINDA TÜRKİYE’NİN YERİ-3- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
06.11.2023 09:46
06.11.2023 09:47
0
2096
ABONE OL

“Böl ve yönet” emperyalizmin klasik yöntemidir. Ya da başka bir metot düşmanı düşmana kırdırmadır. Batı dünyası içlerinde sosyal sorun olarak gördükleri Yahudi meselesini kendi ülkelerinden Filistin’e aktarmayı benimsemiştir. Nazi politikalarına karşı İngiltere Fransa ve ABD kapılarını Yahudi göçmenlere kapatmıştı. Bunların hepsi Filistin’e yerleşmiştir.
“Filistin’in mesele olarak dünya politikasına girişi, Siyonizmin ürünüdür. Siyonizm ise, bir ideoloji ve aksiyon programı olarak mevcudiyetini Musevilerin dini özlemlerine ve Yahudi düşmanlığına borçludur. Antisemitizm Batıya Hristiyan Avrupa mahsus bir cereyandır. Bu dünyanın kendi iç çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Sebepleri ister dini, ister ekonomik ada siyasi olsun, Yahudi aleyhtarlığına özellikle de bir Türk-İslam devleti olan Osmanlı imparatorluğunda rastlanmamıştır.” Yazar Mim Kemal Öke, 1880-1918 dönemini komplolar olarak nitelendirir: Filistin komploların sahnesi ve kurbanıdır. Türkler bu oyunu kaybeden taraftadır, ancak alınlarının akıyla sıyrılmışlardır. Komployu kuran aktörler ve Siyonistler, Araplar kazanmalarına rağmen komploların mağduru, esiri ve mağduru olmaktan kurtulamamışlardır… Onca komplo ve karşı komplo, Filistin Sorununu her hamle ile daha çözülemez hale getirmiş ve işin içinden çıkılmaz eşiğe ulaştırmıştır.” (s.514)
Mim Kemal Öke, kitabın girişinde, bu çalışmasının Arapçaya çevrildiğinin ancak basılmadığını belirtir. Ülkemizde konu üzerinde başka akademik çalışma yapılmış, tezler hazırlanmıştır. Tarihi gerçeklerin bilinmesi ve yayılması için bunların Türkçe yanında Arapça ve İngilizce olarak da yayınlanmaları gerekir.
Türkiye’nin coğrafyası, tarihi, nüfusunun özellikleri ve ekonomisi Filistin ve Bereketli Hilal’de misyonunu da tayin ediyor. Osmanlı döneminde Filistin bir Türk toprağıydı, dolayısıyla orayı korumak zorundaydı. Filistin’in İngiliz manda yönetimine geçmesi ve 1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla artık burası Türklerin yönetiminde değil. Fakat “ulus devlet” sınırlarına çekilen Türkiye’yi ilgilendiren Büyük İsrail projesi milli güvenlik için bir tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. Zira İsrail bayrağında siyon yıldızı altında ve üstündeki mavi iki çizgi Nil’den Fırat’a Büyük İsrail hayalini ifade ettiği, Müslümanların mukaddes saydığı Mescid-i Aksa’nın yıkılarak yerine Süleyman Mabedi yapılacağı ve buzağı heykelleri dikileceği Siyonist yetkililer tarafından açıkça beyan edilmekte ve bu konuyla ilgili belgeler her yerde ifşa edilmektedir. Ülkenin yaşadığı terör eylemleri, Güney komşular Suriye ve ırak, Doğuda Ermenistan, Batıda Yunanistan veya diğer Doğu ve Batı tehditleri şu veya bu şekilde konuyla irtibatlandırılmaktadır. Arkasında destek olarak da Batılı güçler yer almaktadır, yani tarihteki emperyalizm yeni şekline girmiş görünmektedir. Bu sebeple hiçbir Türk siyasetçi veya devlet adamı milli güvenliği görmezden gelemez. Yani sadece ırk veya din konusu değildir.
Filistin konusunda birçok Birleşmiş Milletler kararı yayınlanmıştır. Ama bunları İsrail ihlal etmiş, ABD ve Batılı ülkeler de bu ihlalleri desteklemiştir. Araplara verilen iki devletli çözüm de hatırlanmamaktadır. Batı kamuoyunda bu ihlalleri tasvip etmeyenlerin susturuldukları görülmektedir. Bu sebeple Batılı değerlere hep kuşku ile bakılması sebepsiz değildir. Güçlü olmak aynı zamanda insanlığa karşı sorumluluğu gerektirir. Ama birinci ve ikinci dünya savaşlarında milyonlarca insanı öldürmekten çekinmeyen bir medeniyet anlayışından merhamet beklemek herhalde gaflette olmanın işaretidir.
Türkiye bir yandan Araplarla ilişkileri sürdürmek, diğer yandan da 1948 yılında resmen ilan edilen İsrail ve bunu destekleyen Batılı güçlerle (Bak: Kitap Tanıtımı: Türkiye – İsrail Diplomatik İlişkilerinin Kuruluşu “Anglosaksonları Kırmadan Arapları Kollamak”- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi, 05.05.2023) Batı bloku içinde ilişkileri sürdürme çabasında olmuştur. Diğer yandan Türkiye’nin Yahudi vatandaşları vardır. Bunlar ülkenin ticareti, sanayisi ve sanatında önemli yerlere sahiptir. Hatta basın-yayında araçları, siyasetteki ve bürokrasideki etkilerinin hiç de azımsanmayacak derecede oldukları görülür. Bunlara karşı, Avrupalılar gibi ayrımcılık yapılmamıştır ve yapılmamaktadır. Fakat sorun din ve inanç bağlamında kalmayıp, Siyonizmin getirdiği bölme ve parçalama tehlikesi konunun Türkiye açısından hassasiyet gerektiriyor. (Devam edecek)

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.