MESELE HAYVAN HAKLARI MI? KÖPEKLERİN- ÜREMESİNİN TEŞVİK EDİLİP EDİLMEMESİ Mİ? (1)
MESELE HAYVAN HAKLARI MI? KÖPEKLERİN- ÜREMESİNİN TEŞVİK EDİLİP EDİLMEMESİ Mİ? (1)- Adem ESEN-Yeni Meram Gazetesi
Hayvan hakları daha doğru ifadeyle konunun köpeklerin üremesinin teşvikine indirgenmesi toplumun gündeminde uzun süreden beri işgal ediyor. Yasa koyucu bu konuda yeni düzenleme üzerinde çalışmakta hatta konu o boyuta geldi ki mecliste muharebe safları oluştu.
Tarih boyunca insanın hayvanlarla ilişkisi hep tartışılmış bazen hayvan figürleri benimsenmiş, bazen hayvanlar düşman sayılmıştır. Bazı hayvanlara meziyetler yüklenmiş, bazen de insan hayvan karışımı mahluklar hayal edilmiştir. Mitolojide bunun pek çok örneğine rastlanır. Bazı hayvanları yücelten ilkel kavim inançları bile var. Bunun tipik örneklerine Hint yarımadasında veya bazı Afrika kabilelerinde rastlamak mümkündür.
Tabiatı insanoğlu ile paylaşan hayvanat aleminin konumu ehli olsun olmasın aslında insan tercihlerini yansıtır. Çünkü belki bazı özellikleriyle bazı hayvanların çok gerisinde olan insan, hayvani özeliklere sahip olsa da akıl ve bilgi sebebiyle hayvanları kullanma yeteneğine sahiptir. Bazı hayvanlar insana göre daha iyi görüyor, daha iyi duyuyor, daha güçlü… Ama insanın aklı ve bilgisi var.
Hayvanlar çeşit çeşittir ve her birinin farklı nitelikleri vardır. Hayvanların akılları var mı yok mu? Konuşma ve duyulara sahip midir? Geçenlerde bir sığır çiftliğine uğramıştım. İkindin saat beş oldu, sığırlar böğürmeye başladılar, meğer ki süt sağılma zamanı gelmiş. Sonra her biri sırayla makineye gelerek sütlerini sağdırdılar, hatta işçinin elbisesi farklı ise tekme bile attılar.
Toplumlarda, buradan da hukuk sistemine yansıyan biçimiyle hayvanlar konusunda farklı anlayışlar ortaya çıkmıştır. Bu konuda (Ferry, Luc. Ekolojik Yeni Düzen, 2000; Bilici, E.C. Hukukta İnsan-Hayvan ilişkisinin İmkanı Konuşmayanlarla İletişim, İletişim ve Toplum IV, İstanbul 2021, Sümer Kitabevi) bakılabilir. Burada dikkati çeken, Avrupa’da ortaya çıkan “madem kadınlara hak veriliyorsa hayvanlara neden verilmesin?” görüşüdür. Böyle bir kıyaslama ne kadar doğru olabilir!
Hayvanların hukuki kişilikleri olmaz, onlara cinsleri ve türlerine göre farklı statü verilir. Ehlileştirilen yani insanlarla birlikte yaşayan koyun, inek türleri et, süt, deri gibi organlarından faydalanılır. Hatta Uzak Doğu toplumlarında etlerinden faydalanılanlara köpekler ve kediler de dahildir.
İnsanın ihtiyaçları için bazı hayvanların üretimi teşvik edilir. Diğer hayvanlar ise zarar veriyorsa zararları önleyici tedbirler alınır. Bu konuda İslam hukukunun kuralı şudur: “küllü muzır yüktel” (her zarar veren öldürülür). Nitekim Mekke’de öldürülmesine izin verilen hayvanlar arasında kuduz havanlar da vardır. Yine çevreyi tehdit eden farelere, sineklere karşı ilaçlama yapılır. Ancak hiçbir hayvan türünün sonunu getirmek için işlem yapılamaz. Çünkü tabiatta her bir canlının ayrı bir işlevi vardır. Pekala sistem nasıl çalışıyor? Ekolojik denge kendi kendine işliyor aslında, insanoğlu tahrip etmezse denge kendiliğinden sağlanıyor. Buna doğal seleksiyon deniliyor. Bu konuda Kurtların dünyası belgeseli gayet eğiticidir. https://www.natgeotv.com/tr/belgeseller/nationalgeographicwild/yellowstone-kurt-hanedani
Bizim medeniyetimiz hayvanlara karşı bazı sorumluluklar yüklemiştir. Bir serçeyi bile haksız bir biçimde öldürme yasaklanmıştır. Hatta hayvanlara yapılan haksızlıklar dünyada olmasa da ahirette sorumluluklarına önüne gelecek ve haklarını alacaktır. Yükünden veya etleri vs faydalanılan hayvanların hem cismani varlıkları korunması hem de onlara eziyet edilmemesi konusunda pek çok mahlukata şefkat prensibini getirmiştir. (Akseki, A. Hamdi. Ahlak Dersler. Diyanet İşler Başkanlığı yayını, Ankara, 5. Baskı 2016 s.372) Tarihimizde hayvanlar için kurulan vakıflara bolca rastlanır. Mesela İstanbul esnafı Osmanlı döneminde sokak köpekleri için vakıf kurmuştu. Hayvanları korumak için pek çok kural korunmuştur: onlara aşırı yükleme yapılmaması, yemlerinin verilmesi gibi. Yakın zamanlara kadar şehir merkezlerinde ayı oynatma, horoz dövüştürme gibi hayvanlar kullanılırdı. Şimdi bunlar yasaklandı. Tabiatta soyu kesilme tehlikesi olan deniz ve kara canlılarını korumak için pek çok tedbir uygulanmaktadır. Bunların sıkı sıkıya takibi gerekir.
Bir zamanlar türkülerin konusu olan keklikler artık tabiatımızda yok denecek kadar azaldı. Denizlerde balık nesli kurumak üzere, Beykoz Belediyesinin amblemi olan kalkan balığı artık İstanbul’da yaşamaz oldu, uzak denizlerden geliyor. Eline tüfeği, ağı vs alan itlafa koşuyor, üzümleri yemesin diye küçücük serçelere zehirler veriliyor. Ama bunların hakları ve tahripleri nedense dile getirilemiyor, tahribat önlenmiyor.
-
Henüz yorum yapılmamış.İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.