Konya
°C
Yeni Meram

MESLEĞİN VERDİĞİ GÜVEN: OKULLAR AÇILIRKEN

MESLEĞİN VERDİĞİ GÜVEN: OKULLAR AÇILIRKEN-Adem ESEN-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
13.09.2024 00:57
12.09.2024 12:59
0
821
ABONE OL

Bu hafta okullar açıldı. Türkiye’de ilk, ortaokullar, liseler ve üniversitelerde milyonlarca öğrenci, milyonu geçen öğretmen ve akademisyen var. Eğitim her seviyede, her zaman, her yerde tartışılan bir konu, bunun çözümü de olmaz. Yani birinin iyi gördüğü bir hususu diğeri eksik ya da olumsuz görebilir. Bu da eğitim hizmetinin yarı kamusal nitelikli olmasından kaynaklanır. Çünkü bir yönüyle eğitim kişi ve ailesiyle ilgilidir, diğer yönüyle toplumu ve devleti ilgilendirir; önce bireye faydası olur, sonra da topluma ve insanlığı...

Uzun bir süre siyaset dışı, belediye dışında kalmamıza rağmen sıkça karşılaştığımız taleplerin başında yeni okul bitirmişler ile orta yaşlılar için işe girmeye aracılık etme veya iş bulma gelmektedir. Bizim oğlana-kıza nerede iş bulabiliriz? Tanıdık var mı? Belediyede kime ulaşabiliriz? Gibi sorular talepler en sıkça karşılaştığımız hususlardır. Bu sebeple bazen acaba kimseye görünmesek, etrafla irtibatı kessek mi diye içimizden geçer!

Bu sefer bir ahbap ziyareti beni şaşırttı. Özel sektörde, kendi adına bağımsız çalışan, asansör işleri yapan bir delikanlı işinin çok iyi olduğundan ve çok da memnun olduğundan söz etti. Anlaşılan fazla tahsili yoktu, ama asansör işine küçükken çırak olarak başlamıştı. Aslında ilkokuldan sonra çırak olarak işe başlamak üretimi artırmanı en güzel yoludur. Zira tamamen diplomaya dayalı eğitim ve öğretim hem kişilere zarar veriyor, hem de ülke ekonomisinde üretimi düşürüyor. Çocuk işçilik doğru değildir, ama ağaç yaşken eğildiğine göre sanat öğretimi ve buna özgü ahlakın gelişmesi küçükken sağlanabilir.

Bu delikanlı belediyelerden iş istemedi, zira kendisine güveniyordu ve anlaşılan iyi de ücret alıyordu. Öyle ya bir kamu idaresine giren bir süre sonra aldığı maaşın ücretin azlığından, yaptığı işlerin ne kadar zor olduğundan şikayete başlar.

Bir başka tanıdık da emekli olduktan sonra ovadaki köyüne göç etmiş, eşi ile birlikte hayvancılığa başlamıştı. Onlarca büyük baş hayvan yetiştiriyor, sütlerini ve etlerini satıyorlar. Maddi durumları iyileşmiş, hatta çevrelerine, çocuklarına katkı sağlıyorlar.

Bu örnekler maalesef çok azaldı. Buna karşılık kamu sınavlarına giren, memurluk bekleyen milyonlar var. Bizim diplomamız var, diyerek meslek edinmeyen milyonlar… Bunları yetiştiren üniversitelerimiz, okullarımız ve harcanan kaynaklar…

Siyasette bol keseden devlet kadrosu vaadi ile oy avcılığı bireyleri atalete, toplumu üretimden kaçmaya yönlendiriyor. Sosyal devlet anlayışı maalesef üretim yerine insanların birbirine asalak olması şeklinde yorumlanıyor. Decent work (yani uygun iş) denilince her diploma sahibine, sanki diplomada yazan konuda uzmanmış gibi iş bulmak zorunlu sanılıyor. Eğer böyle bir anlayış başarılı olmuş olsaydı, sosyalist ülkelerin ekonomileri çok ileri olacaktı.

İnsanlar hayvan bakıcılığını hor görüyorlar, oysa ahırın girişine küçük bir oda yatırıp orada elbise değiştir, sonra hayvanın bakımını yapar, çıkınca en güzel kıyafetlerini giyer, parfümünü de sıkarsın… Ama bunlar zordur, çünkü insanlar aylak yaşamaya alışmıştır, alıştırılmıştır. Öyle ya kolaydan para kazanmak varken, zahmete girip çalışmak, üretmek nasıl bir şeydir!

Bir siyaset büyüğü (?), çıraklığı basite alıp “ben çocuğumu çırak yapmam” demişti. Ama böylelerinin inadına toplumda girişimcilerin sayısını artırmak gerekir. Zira milli ekonomiyi üretenler büyütür, yoksa ellerine birer diploma verip mesleksiz olanlarla ekonomi büyümez, işsizlik azalmaz.

Toplumda mesleklerin itibarını korumak gerekir. Bu sebeple her yerde kentte, kırda yapılabilecek işleri desteklemek, gerekirse buralarda çalışanları sigortalayarak, kooperatifler aracılığı ile eğiterek girişimcilik öğretmek gerekiyor.

Yıllar önce belediyelerin meselelerinin tartışıldığı bir toplantıda bir Alman uzman şunu söylemişti: “Sizin belediyelerinizde neredeyse herkes çaycı veya şoför olmak istiyor. Nitelikli eleman bulmanız bu yüzden”. Gerçekten toplumun önemli bir kısmı masa başında olmayı tercih ediyor. Anneler “aman benim kuzum, rahat etsin” diye çocuklarını çalışmaktan mahrum bırakıyor, sonuç da kendisine güveni olmayan hep talep eden tipler ortaya çıkıyor. Mesleği olan ise kendisine güveniyor. İşte kalkınma böyle meslek sahiplerini artırmakla olur.

Sadece kurumları ve resmi yetkilileri, öğretmenleri sorumlu görmemek gerekir. Bunun yanında ailelerin eğitime bakışlarını da değerlendirmek gerekir. Eğitim sistemi çocuklanın yarışmasına, nasıl en test çözeceklerine yöneliktir. Ama ailelerin eğitime destek olmaları, iş öğretmeleri de daha önemlidir.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.